RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 31 Mayıs 2020, Pazar 15:25:14 tarihnde eklendi. 552 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Stanislav Tarasov

Erdoğan – Putin İlişkileri!
Stanislav Tarasov
STANİSLAV TARASOV “ERDOĞAN, PUTİN’E ULAŞABİLMEK İÇİN ÖNEMLİ KARARLAR HAZIRLIĞI İÇERİSİNDE!” 
 
31/05/2020. . Moskova. 28 Mayıs 2020. Stanislav TARASOV - REGNUM. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). RAND Corporation'ın geniş hacimli raporu “Avrasya Gücü” senaryosunu anlatıyor: Türkiye, resmi olarak NATO'dan ayrılıyor ve Avrasya ve Orta Doğu ile işbirliğini güçlendiriyor. Bu mantıklı, çünkü Erdoğan'ın batı yönündeki manevraları her geçen gün için daha sınırlı bir duruma giriyor.
 
Nisan ayı sonunda muhalefette bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu, “yakın gelecekte Ankara'da ki hükümetin hızlı bir şekilde değişmesini beklediğini” ve bunun da sistematik olabileceğini söyledi. Az sayıda uzman bu konuya dikkat çekti. Ayrıca, Türkiye'de coronavirüsün yayılması döneminde, diğer birçok ülkede olduğu gibi, geçmiş dönemden süregelen sorunlar daha da kötüleşti, ve ayrıca ülke içerisindeki çeşitli siyasi güçler arasında, toplum içerisinde etkisini göstermeye başlayan ekonomik sorunlar ile ilgili olarak yeni politik tartışmalar ortaya çıkmaya başladı.
 
    
Ancak gözlemlerimize göre, siyasi tonu belirleyen Cumhuriyeti Halk Partisi (CHP) değil, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile ittifak içerisinde bulunan güçlerdi. Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) lideri Devlet Bahçeli, seçim yasasını ve meclis tüzüklerinin değiştirilmesini önerdi. Bu açıkama, CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir takım milletvekillerinin bir parlamento grubu oluşturmaları için gereken milletvekilleri sayısını (20'den 30'a kadar) artırarak Demokrasi ve Atılım Partisi'ne (DEVA) ve “Geleceğin Partisi” ne katılabileceklerini belirtmesi sonrasında geldi. Bu tür gelişmelerin, parlamentonun 2023'te yapılacak olan seçimleri öncesinde planlanabilecek olan erken seçimlerin duyurulmasına izin verdiğine ve seçimlerin iktidardaki AKP'nin artan muhalefet ve ekonomik kriz sonrasında iktidarı kaybedebileceğine yol açtığına inanılıyor. Bu açıklamalar sonrasında, şimdi "Geleceğin Partisi" nin başına geçen eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu "partisinin erken seçimlere hazır olduğunu" söyledi. Mart ayında DEVA'yı kuran eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2015 yılına kadar ülke ekonomisinin yönetimine layık görülen AKP'nin kurucularından biri olarak, "Türkiye'de bir korku atmosferi hüküm sürüyor" dedi. O, bir cumhurbaşkanlığı seçimlerinde herhangi bir adayın kazanması için % 50 + 1 oy almasını gerektiren mevcut seçim sistemini eleştirdi. Bu durumun, siyasi partileri seçimden önce koalisyon oluşturmaya zorladığını söyledi, çünkü hiçbir parti, oyların böyle oranını bir güvence altına alamıyor.
 
Ancak bir nedenden ötürü AKP, eski ortaklarına karşı "ayakları altında ezmeyi" değil de, ve ancak muhalefette bulunan CHP’i "darbeler ve cuntalara karşı istekli olma" suçlaması ile saldırmaya karar verdi. Kılıçdaroğlu, ise, buna karşılık olarak, darbelerin, aralarında ittifak kuran partiler ile değil de, “Türkiye’de sadece ordu ile darbe yapılabilir” diyerek karşılık verdi. Kılıçdaroğlu, Türk yayın organı Yeniçağ Gazetesi’nde ki söyleşisinde “Kimler darbe yapabilir?”  Ordu yapabilir - o zaman Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı bir başkasıyla değiştirmeli ve darbeyi önlemelidir. Fakat biz (CHP - ST) demokratik parlamenter sistemi “Milletler İttifakı” olarak bu ülkeye getireceğiz. Cumhuriyetçi lider, sağcı İyi Parti ile aralarında olan  ittifaka önem verdi. Ayrıca Kılıçdaroğlu, "yerel siyasi ortam içerisinde potansiyel bir darbeye ilişkin söylemler, CHP’nin bir hükümet kurmaya yakın olduğunda iktidar yetkilileri tarafından gündeme getirildi” dedi. O, açıklamasında, bugün için var olan durumun “2016 Temmuz” darbe girişiminden farklı olduğunu ve O’nun (Erdoğan’ın – FA) partisinin olası bir askeri müdahaleyi destekleyebileceği, ve - perde arkasından - iktidardaki AKP'de varolan siyasi yapılanmaların bir kısmının da destekleyebileceğini açıkça belirtti.

Bazı Amerikalı uzmanlara göre, bugün Türkiye'deki muhalefet güçlerinin Erdoğan'ı erken seçime doğru itmekle birlikte, Türk yayın organı Hürriyet'e göre, "hükümet beklenmedik koronavirüs pandemisi nedeniyle bu durumu kaçırdı." Bugün, aşağıya doğru inen ekonomik koşullarda böyle bir adım atmak, kendisini politik yenilgiye mahkum etmektir. Erken seçimin olabilmesi için 600 milletvekilinden en az 360'ının desteğini gerektirdiğini hatırlayalım. Erken seçim durumunda AKP’nin, mevcut 291 milletvekili sayısı 200’ün altına düşebilir. Bununla birlikte, iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi içerisnde sorunlar olduğunu belirten yazıların çoğalması ve derinleşen ekonomik kriz nedeni ile, ülkede zamanında yapılacak olan seçimlerin erkene alınabileceği düşünülmektedir. Türk hükümeti yanlısı medyanın hükümeti devirmek için yapılabilecek olan komplolar hakkında bir tartışma başlatması tesadüf değil, ancak Sabah gazetesi “Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişiminden sonra hükümet içerisinde yer alan fraksiyonun (FETÖ – Abhazyam.com) uzun yıllar süren tasfiyelerin ardından hükümete meydan okuyabileceğine” inanmıyor. Aynı zamanda, Amerikan yayın organı Time, siyasi gelişmelerin "Erdoğan'ın Türkiye'deki kaynakları sınırlı ve ülkenin yarısı kendisinin ulusal lider olarak tanınmasına şiddetle karşı çıktığını" gösterdiğini yazıyor.
 
Bu tür mücbir nedenlerden dolayı bir öykü ortaya çıkıyor: Ergenekon ve Balyoz darbe hazırladıkları suçlaması ile yargılanan subay davaları, Temmuz 2016'dan sonra ülkeye getirilen olağanüstü halin uzatılması, gazetecilerin, karikatüristlerin, film yapımcılarının, bilim adamlarının ve diğerlerinin tutuklanmaları, yargılanmaları. Bütün bu yapılan herşey, seçmen kitlesi ve yüzer gezer oyları etkilemek için gerçekleştiriliyor. Ve, AKP’nin yapacak çok şeyi bulunuyor, çünkü bu durumda “Büyük Türkiye Yaratma” sürecinin muhalifleri olarak gösterdiği seçkinlerin, muhalefet guruplarının görmezden gelinmesini sağlamayı başarmış oluyor. Her ne kadar Erdoğan, Kemalizmin temelini kırmak istese de bunu başaramadı. Dış politikada da başarısı bulunmuyor. Ancak kısa bir süre önce, “Arap baharı” sırasında, Ankara'nın tam kontrolü altındaki Ortadoğu'daki durum, müttefiklere destek verebilir gibi görünüyordu. Şimdi hizalanma süreci değişti. Erdoğan – ister İran, Suriye veya Libya yönlerinde olsun - tüm kombinasyonlarla savunma amaçlı öneme sahip savaşların yapılmasının gerekli olduğunu gördü – bütün bunların sonucunda Ankara bir kazanan gibi görünmüyordu. Ayrıca, Türkiye NATO'daki Batılı ortaklarından uzaklaşmaya başladı, ancak Rusya veya İran için stratejik bir ortak haline de gelemedi. Muhtemelen ülkenin muhalefet güçlerini bir tür karşı eylem aramaya iten bu gerçekliğin farkındadır.
 
Erdoğan'ın şimdi, daha önce hiç olmadığı gibi en azından küçük bir savaş zaferine gereksinimi bulunuyor. Ama nasıl ve hangi yönde? ABD ile ilişkiler bozuk durumda bulunuyor ve iyileşme olasılığı düşüktür. Sonunda Ankara zaten S-400'ü satın aldı. Gerçek, Erdoğan'ın geçmişte bir darbeden kaçınmasına bile yardımcı olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi bir müttefiki var. Ancak Türk liderin bazı eylemlerinin çifte standardı Kremlin'de olumsuz izlenimler bırakıyor. Erdoğan iddialı ve söylediklerinde tutarsız, bu da sadece partisinin geleceği için değil, büyük bir sorunu da gündeme getiriyor. "Neo-Osmanlıcılık" kavramı sadece Kürt projesini doğurmakla kalmadı, aynı zamanda yeni bir "Pers İmparatorluğu" kavramının da ortaya çıkmasına yol açtı. Bu nedenden dolayıdır ki, çoğunluk hükümetinin oluşturulması ve elde tutulması, özellikle Türk seçmenlerinin, onun İslamcılığını ve Bahçeli'nin aşırı milliyetçiliğini kabul etmeyen kısmında Erdoğan için ciddi bir sorun olacak. Aslında Çağdaş Türkiye üç bölgeye ayrılmış durumda bulunuyor. Merkezi kısım – Erdoğanın (çoğunlukla ılımlı) İslamcıları, Türkiye’nin batı illeri – dindar olmayan ulusalcılar, güneydoğu illeri - mevcut iktidarın sürekli olarak baskısı altında olan Kürtler ve diğer azınlıklar. Bu tür toplumsal yapılanmalara dayanarak, yalnızca gerçeklikten kopmuş bir siyasi romantizm, Osmanlı imparatorluğunun bir kopyasının yeniden canlandırılması için projeler gerçekleştirebilir.  
 
Aynı zamanda, Türkiye'deki olası herhangi bir darbenin, doğası gereği Batı yanlısı olacağı, ülkeyi Amerikan siyaseti dümen suyuna geri döndüreceği ve iki ya da üç cephede savaşı terk etme zorunda kalacağı açıktır, Türkiye içindeki, Suriye ve Irak'taki Kürtlerle ve Libya’dan da. Bu durumun kendine özgü bir çekiciliği var, ancak böyle bir olay sadece Türk seçmenlerin bir kısmı tarafından desteklenebilir. Sıradaki ne olabilir? Bir başka olasılık, darbe yapılacağı bahanesiyle AKP, durumun kontrolünü sağlamak için rakiplere karşı siyasi baskıyı yoğunlaştırabilir. Bizim görüşümüze göre Erdoğan, daha açık bir biçimde rotasını Rusya, İran ve Çin'e doğru çevirecek, çünkü bu rota boyunca “AKP'nin Türkiye açısından daha az riski var” ve “Erdoğan Putin'e ulaşabilmek için bazı önemli kararlar hazırlığı içerisinde”.   Bu arada, RAND Corporation'ın hacimli raporunda “Avrasya Gücü” senaryosunu anlatılıyor: Türkiye resmi olarak NATO'dan ayrılıyor ve Avrasya ve Orta Doğu ile işbirliğini güçlendiriyor. Bu mantıklı, çünkü Erdoğan'ın batı yönündeki manevraları her geçen gün daha sınırlı. O da, Yurtiçinde, Amerikan karşıtı görüşlere sahip nüfusun % 50'sinden fazlasının duygularına oynayarak önleyici bir biçimde hareket ediyor.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2964321.html
 
www.abhazyam.com 
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Konuk Yazar Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.