RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 24 Kasım 2019, Pazar 14:14:32 tarihnde eklendi. 200 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ankara, Moskova ve Washington, Jeopolitik Ateş Hattında!

STANİSLAV TARASOV “ERDOĞAN VE PUTİN ARASINDA YAPILACAK OLAN OCAK AYI GÖRÜŞMESİNDE ALINACAK OLAN KARARLAR SIRADAN OLMAYACAK!”
Ankara, Moskova ve Washington, Jeopolitik Ateş Hattında!
24/11/2019. Moskova. 17 Kasım 2019. REGNUM. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Erdoğan ile Putin arasında Türkiye'de yapılacak olan görüşme, derin siyasi anlamlarla dolu olacak. Özellikle, dünya siyasetinin “büyük liginde” oyun oynama sanatını sergileyen Türk lider, ABD ve Rusya liderleriyle kişisel olarak iletişim kurdu. Erdoğan, görüşme arifesinde Washington’a bir ziyarette bulundu ve Trump’la görüşmelerde bulunan “savaş ortamında diplomatik bir keşif” düzenledi. Şimdi buradan ne çıkacak ve neler olacak?
 
Türkiye bir kez daha büyük siyasetin merkez üssünde. Türkiye Cumhurbaşkanı Resmi Temsilcisi İbrahim Kalın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in «Турецкому потоку — 2» “Türk Akımı – 2” Hattı  üzerindeki çalışmaların tamamlanması üzerine gelecek yılın Ocak ayının ilk haftasında Türkiye Cumhuriyeti’ni ziyaret edebileceğini söyledi. Dahası, elbette liderler, sadece ikili ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki durumu da tartışacaklar.
 
Bu bilgi, Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Basın Sözcüsü Peskov tarafından da, “Türk Akımı – 2 çalışmalarının tamamlanması amacı ile yapılacak olan tören, aynı zamanda kişisel temaslar için iyi bir fırsat” (Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında  - ST) olacağı konusunda doğrulandı. Zor bir geçmişi olan bu projenin uygulanması beş yıl sürdü. Bu gelişme öncesinde, ABD tarafından, Türkiye ve Rusya’nın ticari ve jeopolitik başarı elde edilmesine birçok engel çıkarmaya çalışılmıştı, ABD’li dış politika merkezi Foreign Policy’in yazdığı gibi “ABD, Türkiye ve Rusya’nın ticari ve jeopolitik zferine izin vermek istemedi”. Moskova ile yapmış olduğu ittifakta Ankara, Orta Doğu’daki en büyük enerji merkezi haline geliyor, sadece ticari konumlarını güçlendirmiyor, aynı zamanda Atlantik’in her iki tarafındaki müttefikleri ile ilişkilerinin ciddi kriz içinde olduğu bir durumda jeopolitik istikrar kazanıyor. Elbette ki, Rusya’da ayrıca Gazprom’un, Türkiye’deki konumunu güçlendirerek, Ukrayna’nın Avrupa’nın güneyine erişimi olan Ukrayna topraklarını “atlamasına” izin vererek kazanç sağlıyor.
 
Öyleyse, Türkiye'de yaklaşmakta olan Erdoğan-Putin toplantısı derin siyasi anlamlarla koşullandırılacak. Özellikle, dünya siyasetinin “büyük liginde” oyun oynamaya özen göstererek, alternatif olarak ABD ve Rusya liderleriyle kişisel olarak iletişim kuran Türk lideri için. Erdoğan, buluşma öncesinde, Washington’a giderek ABD Devlet Başkanı Donald Trup ile bir görüşme “çatışma sırasında diplomatik bir keşif” gerçekleştirdi. Erdoğan görüşme sırasında, Suriye'nin kuzeyindeki durumu ve Rus S-400 uçaksavar füze sistemlerinin satın alınmasıyla yapılan sözleşmeyi müzakerelerin ana başlıkları olarak ortaya koyarken, kartlarını oynamaya çalıştı. İşin aslı, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun belirttiği gibi, “bugüne kadar, Türkiye'nin kendi hava savunma sistemine sahip olmadığı” ve “isteğimiz üzerine Hollanda, İtalya ve İspanya, Türkiye'de Patriot sistemleri kurdu”. Ona göre, “önce kuruldular, sonra kaldırıldılar, sonra tekrar kuruldular ve bu bizim kendi hava savunma sistemimize sahip olmamız gerektiğini ortaya koyuyor”. Bu nedenden dolayıdır ki, Ankara, Rus S-400’ü satın alma kararı konusunda netleşti.  
 
Ancak, şimdi Türkiye’ye yönelik herhangi bir dış füze tehdidinden sadece koşullu olarak söz edebiliriz. Bu nedenle, Türk-gazetesi Milliyet’de yazıldığı gibi, S-400'ün satın alınması “bağımsız bir şekilde yalnızca önemli dış politika kararlarını bağımsız olarak değil, aynı zamanda Müttefiklerin onunla eşitlik temelinde ve ulusal çıkarları göz önünde bulundurarak diyalog yürütme sinyalinin bir göstergesidir”. Daha da sıradan konuşursanız, o zaman Türkiye için birincil görev hava savunması değil, Washington’un Suriye Kürtlerine yönelik politikasındaki değişiklik ve Kuzey Suriye’yle ilgili sorunlar olarak duruyor. Trump, Erdoğan'la S-400 civarında yapılan son basın toplantısı başlangıcında, bu sorunun iki ülke arasındaki ilişkilerde ana ve belirleyici belirleyici olduğuna işaret ediyormuş gibi göründü, Kürt sorunu ve Rus Hava Savunma sistemini gündeme getirirken, Washington’un önceliği Moskova ile Ankara arasındaki ilişkilerde gördüğü ortaya çıktı. Akıllı bir politikacı olan Erdoğan, Amerikan başkanının böyle bir oyununu fark edemedi. Ne de olsa o, Türk uzmanların yazdığı gibi, S-400'ün “ambalajını açmamak”, yani Rus sisteminin operasyonel kısımlarını aktive etmemek koşulu ile Kürtlere imtiyaz vermeye hazırdı.
 
Bu senaryo başarısız oldu ve şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı resmi temsilcisi İbrahim Kalın, Ankara'nın, ağır yaptırım tehdidine rağmen(ABD’nin – F.A.), Türk Akımı -2 Hattını terk etmediğini ve S-400'ü almayı reddetmeyeceğini açıkladı. Washington ve Ankara'nın bölgede farklı ve uyumsuz görevleri olduğu ortaya çıktı. Bloomberg’e göre, Amerikalılar “Kürtler konusunda, Türkler onlarla değil Ruslar’la tartışsınlar” diyerek konuyu oraya götürmeye çalışıyor. Formül basit: Washington resmen Suriye Kürtlerini ISIS ile mücadelede önemli bir güç olarak gördüğünü ilan ediyor (faaliyetleri Rusya Federasyonu'nda yasaklanan bir örgüt). Türklere karşı, fındıkları, ateşi alevlendirmesi için daha “sert” atıyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Şam'ın Kürtleri Suriye hükümet ordusuna katılmaya ve birlikte Türk ordusuna karşı savaşma çağrısında bulunduğunu söyledi. Ancak, ona göre, bu guruplar “henüz bu çağrıyı kabul etmediler”. Yani, bu durumda, Kürtler zaten “Türk işgaline karşı mücadeledeki katılımcılardan biri” olarak ortaya çıkıyor. Bu senaryo içerisinde ise Moskova’ya, Kürtler, Şam ve Ankara arasında “Ayrıştıcı” rolü düşüyor. 
 
Rusya, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyor - ve Türkiye’de bunu kabul ediyor. Ancak bu seçenek, Ankara'nın potansiyel bir tehdit olarak gördüğü, gelecekte Kürtlerin özerklik statüsü kazanması olasılığını dışlamıyor. Moskova, Türkiye'nin Kürt sorunu konusunda "çok hassas" olduğunu biliyor ve şimdiye kadar "geçici çözümler" kullanarak çok dikkatli davranıyor. Alman Heise Dergisi yayınına göre, "ABD, Suriye’li Kürtlerle ittifakını jeopolitik bir rahatsızlığa doğru götürerek Türkiye’ye karşı Suriye konusunda keskin bir bıçak politikası izliyor, ve bundan dolayı bu ülkeyi NATO’nun ortağı olarak kaybedebilir." Bu nedenden dolayıdır ki, Rusya'nın görevi, bu “yaranın” iki ülke arasında askeri teknik ve ekonomik işbirliğini genişletmenin önündeki en büyük engel olmamasını sağlamaktır. Geleceğin sadece Kürtler veya Suriye için değil, tüm Orta Doğu için de belirleneceği, hepsinin içinde bulunduğu bir oyun oynanıyor. Bu Jeopolitik plan da ise, Rusya ve ABD iki ateş arasında bulunuyor..
 
Washington NATO’daki bir ortak olarak imajını zora sokuyor ve Kürtleri destekleme politikasını sürdürerek Ankara’yla ilişkisini bir çatışma ortamı yaratarak tehlikeye atıyor. Moskova ise, Türkiye'deki çıkarlarını göz ardı etmek niyetinde değil, ancak er ya da geç o da bir seçim yapmak zorunda kalacak. Dolayısıyla Erdoğan ve Putin'in aralarında yapacakları görüşmenin bölgedeki yeni stratejik gerçekliği değerlendirmek ve tartışmak için pek çok başlığı olacak. Alınacak kararlar sıradan olmayacak.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2780562.html
 
www.abhazyam.com 
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Konuk Yazar Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.