RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 24 Ekim 2019, Perşembe 21:28:29 tarihnde eklendi. 256 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Stanislav Tarasov

STANİSLAV TARASOV "TÜRKİYE, RUSYA VE ABD ARASINDA KISTIRILDI!"
Stanislav Tarasov
24/10/2019. Moskova. Stanislav Tarasov. 24 Ekim 2019. REGNUM. Resim: İvan Shilov. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Ankara, ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne "SDG" (CDC) ciddi bir destek vereceğini ve Moskova’nın da, onlarla sessiz bir işbirliği içerisine girebileceğini tahmin edemedi. Orta Doğu’ya, büyük sorunlar yaklaşıyor. 
 
ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffery, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda, Washington’un Moskova ve Ankara ile olan işbirliğine ilişkin olarak olağandışı bir açıklamada bulundu: “Bizler, Türkiye ve Rusya ile çalışacağız, CDC (Suriye Demokratik Güçleri – S.T) İstikrarın sağlanması amacı ile IŞİD-DEAŞ’e (Rusya tarafından terörist olarak tanınan örgüt – S.T) karşı mücadelesini sürdürecek” dedi. Ona göre, daha önce “Rusya, Suriye’de bir takım başarılar elde etti ve ülkenin bazı bölgelerinde istikrarı sağlamayı başardı.” Aynı zamanda Jeffery “ABD, Suriye rejimi ile çalışmıyor” dedi.        
 
Biraz karmakarışık durum, ancak kötü değil. İşbirliğinin – daha bir ittifak konumunda olmadığı açıktır. Ancak, daha geçenlerde ABD, Türkiye’yi IŞİD’e (Rusya Federasyonunda çalışmaları yasaklanan örgüt) karşı mücadelede işbirliği içerisinde olan ülkeler arasında sınıflandırıyordu. Şimdi ise, Jeffery, Türkiye resmi olarak cihatçılarak karşı mücadele veren uluslararası koalisyonun bir üyesi olmasına rağmen, Ankara’nın Washinton ile olan ilişkilerini müttefiklik konumuna indirdi. Ancak SDG’e (CDC) özel statü tahsis ettiler. Kürt halkına ait savunma yapıları, çeşitli arap muhalif guruplar, Asuri ve Türkmen gurupları içerisinde barındıran SDG’nin 10 Ekim 2015 tarihinde ortaya çıktığını hatırlayalım. Bir hedef belirlendi – IŞİD’e karşı mücadele ve bu nedenden dolayı da, (en azından resmi olarak bilinen) ABD bu ittifaka 30 bin savaşçının örgütlenebileceği bir güce her anlamda destek vermeye başladı. Amerikalı uzmanlar, SDG’nin uzun vadele politik hedefinin Kuzey Suriye’de Kürt özerk yapılanmasını yaratmak olduğunu açık olarak yazıyorlar.
 
Ancak, bu tek gelişme değil. Türkiye ise, SDG’i, terörist olarak ilan etmiş olduğu Kürdistan İşçi Partisi’nin bir “devamı” olarak görüyor ve batılı müttefiklerini de bu yapıyı desteklememeye çağırıyor. Bu yaklaşım, SDG’i uluslararası kabul görmüş bir yapı olarak gören Batı dünyasında kabul görmedi. Jeffery açıklamasında “Suriye’nin kuzey – doğusunda SDG ile çalışmayı sürdüreceğiz ve bizim çalışma planımızda bulunuyor” dedi. Bu konuşma, bir nevi taktiksel eylemler ile ilgili olarak söylenmişe benziyor. Jeffrey, uzun vadeli hedeflerle ilgili olarak ise ana hatları, şu biçimde açıkladı: “Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk bir bölgenin oluşması fikrinde olanların ( SDG içindeki guruplar – F.A.) siyasi kadroları ile görüştüm, ancak bunlar siyasi sürecin bir parçası, bu konu ile ilgli olarak bir başka kanaldan çalışıyoruz” dedi. Ayrıca, ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın, Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ı SDG Baş Komutanı General Mazlum Abdo ile görüşmeye davet ettiğini ve Ankaranın ise bunu reddettiğini ve bunun tanınmayan bir kuruluşa belirli bir özel statü verileceğine inandığını da hatırlatalım.
 
Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Sochi’de yapmış olduğu görüşmenin ardından, taraflar, Rusya’nın, Türkiye’nin güvenlik alanlarının, batısında ve doğusunda bulunan bölgelerdeki SDG güçlerinin 30 kilometre güneye doğru çekilmesini kolaylaştırcağı bir anlaşmayı kabul ettiler ve daha sonra sınır boyunca Türk – Rus sınır devriyeleri ortak görev yapacaklar. Rusya Savunma Bakanı Ordu Generali Sergei Shoigu, alınan önlem kararlarının pratik içerisinde uygulanması koonusunda, Moskova’dan Abdo ile görüşmelerde bulundu. Şema, şu şekilde gelişiyor: ABD ve Rusya, Şam ile ittfak oluşturan SDG ile birlikte çalışıyor. Türkiye ise uzak kalıyor. Bu da bizlere, Moskova ile Washington arasında Suriye doğrultusunda bir işbirliği mi bulunuyor? Sorusunu gündeme getiriyor. Objektif olarak bakıldığında, Putin ile Erdoğan arasında yapılacak olan Sochi görüşmesi arifesinde, Türklere karşı ciddi düşmanca baskıları başlatma tehdidinde bulunan ve Ankara’ya karşı güçlü bir baskı uygulayan ABD, Türkiye’yi Rusya ile bir anlaşma yapmaya götürdü. Bundan dolayı, muhtemelen, Trump’ın Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kürt bölgelerinde “Güvenli Bölge” oluşturulması hakkında Ankara ve Moskova arasında imzalanan anlaşmayı memnuniyetle karşılaması tesadüf değil. Twitter’da yazdı:                   
“Türkiye ve Suriye sınırında büyük başarı. Güvenli bölge oluşturuldu! Ateşkese uyuldu ve savaş sonlandırıldı. Şimdi Kürtler güvende”
 
Sochi’de Rusya ve Türkiye arasında varılan anlaşma sonrasında, Abdo “Devlet Başkanı Trump ile görüştüm ve Türkiye ve cihatçı gurupların halkımıza yönelik olan acımasızca saldırılarını durduran yorucu çabalarınıdan dolayı teşekkür ettim” açıklamasında bulundu. SDG Başkomutanı ayrıca “Başkan Trump, yakın bir gelecekte görüşmeye istekli olduğunu belirtti ve SDG ile çeşitli alanlarda uzun vadeli çalışma ve destek olma vaadinde bulundu” dedi. Durumun paradoksal konumu, tam da İngiliz Basınından Financial Times’in yazdığı gibi, eğer Türkiye, Kuzey Suriye’deki operasyonlarını askıya alma konusunda imzalamış olduğu Sochi anlaşmasını ihlal etmesi halinde, daha önce bu konuda ısrarcı olan ABD’nin “Ağır Yaptırımlar” tehdidinden kaynaklanıyor. Gazete “Ankara, Wahington’a Kürtlerin güvenlik bölgesinden tahliye edilmemesi durumunda saldılara devam edeceğini belirtmesine rağmen, çözüm, amerikalılar taraından değil, Ruslardan geldi ve Türkler yarı yolda durduruldu, bu onların hem Washington’a, hem de Mokova’ya karşı olan kırılganlığını artırmış oldu” yorumunda bulunuyor. Sonuç olarak, toksik bir siyasi ve jeopolitik karışım ortada kalmaktadır.
 
Shoigu, ilginç bir konuya değindi, “Türk askeri operasyonunun başlamasından sonra, Suriye’deki gelişmeler istenmeyen bir dönüşüme geçti” ve “Rusya, Türkiye ve ABD, bölgedeki güvenlik seviyesini artırmalıdır” dedi. Bunu “Türk ve Amerikalı meslektaşlarımızla işbirliği halinde geliştireceğiz” diyerek açtı. Bu bir bilmece. Rusya ve Türkiye, IŞİD'e (Rusya Federasyonu'nda faaliyetleri yasak olan bir kuruluş) karşı mücadelede müttefikler ve Suriye krizinin siyasi çözümü için Astana sürecine katılıyorlar. Ayrıca, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri güvenlik kuvvetleri aracılığıyla işbirliğinde bulunuyorlar. Türkiye, aynı zamanda Washington’un IŞİD'e karşı koordine ettiği uluslararası koalisyonun bir parçası olarak bulunuyor. Ancak ne Rusya ne de Birleşik Devletler, Türkiye’nin IŞİD'den daha tehlikeli olduğunu düşündüğü Suriye Kürtlerine karşı ilan ettiği mücadelede müttefiki olarak hareket etmediler.
 
Bu güçler doğrultusunda, Rusya, Türkiye ve ABD arasındaki “güvenlik düzeyini artırmak” için ne tür bir işbirliği yapılabileceği görüşülebilir? Ankara’nın IŞİD'i  ortak ana düşman olarak tanımlaması farklı olurdu, ama bu ne yazık ki gerçekleşmedi. Ancak, IŞİD’e karşı genel anlamda mücadele konusu da dahil olma üzere, Moskova ve Washington’un Suriye’de daha net bir biçimde koordine edilmiş askeri operasyonlar başlattılar. Ancak Ankara, böyle bir gelişmenin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın konumunu güçlendirdiğine inanıyor. Dolayısı ile, istenmeyen bir senaryo da mümkündür. Br Amerikalı uzmanın belirttiğine göre “Türkiye, ABD ve Rusya arasında kıstırıldı, Suriye’de desteklemiş oldukları guruplardan dolayı seçme hakkı olmayabilir, bundan dolayı bu ülkede yok edilemeyen aşırılık yanlısı güçleri güçlendirebilir.” Bu durum, Ankara’nın Amerikalıların, SDG’e ciddi bir baskı uygulamayacağını varsaymaktadır, gizli bir biçimde, Moskova ve bazı Suriye devlet kurumları ile işbirliği yaparak, Türkiye’yi büyük bölgesel siyasetin tarafına doğru götürdüğünü açıklıyor. 
 
Elbette ki, Rusya ile Türkiye arasında yapılan Sochi anlaşması içerisinde belirli “açıklar” var ve tarafların yakın bir gelecekte, mevcut konum bağlamında ciddi sorunları dikkate almaları gerekiyor. Eğer, Türkiye IŞİD’e karşı mücadelede ABD ve Rusya’nın işbirliği düşüncesi fikri Ankara tarafından destek görürse ki, şu ana kadar görülmüyor, terörle mücadelede sonuç alacak bir stratejinin geliştirilmesine olanak sağlayacaktır. Eğer, Türkiye, Suriye’deki Kürtleri, hala ana düşmanı olarak görmeyi sürdürüse, ileride kaşılaşacağımız önemli gelişmeler bulunuyor.      
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2758059.html
 
www.abhazyam.com
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Konuk Yazar Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.