RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 29 Mayıs 2011, Pazar 06:27:15 tarihnde eklendi. 1415 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ardzınba'yı Anmak

ESEN ZAFER "UYARILAR HER ZAMAN YAPILMIŞTIR, ONLARIN SESİ BOĞULMAYA ÇALIŞILIR"
Ardzınba'yı Anmak 04/03/2011

Esen Zafer (Çyüpha)

ARDZINBA’YI ANMAK !

03/03/2011. Tarih bir mozayiğin parçaları gibi herkesin, ortaklaşa hazırladığı bir hareketliliktir. Klasik düşünce formu bize tarihi geçmiş zaman olarak sunar. Bu da farkındalığımıza çekilen perdelerden biridir. Yani şu anda bir tarihi hazırlıyoruz. Ve işte bu hazırlığı iyi okuyanlar, gidişatın yönünü görerek, devinimi bir kanala aktarmak üzere öne çıkarlar. ? Onlar, liderlerdir.

Kimi liderler, var olan potansiyeli kendi çıkar ve çıkar çevrelerinin hizmetine aktarırlar. Bunun, günümüz yaşamında , örnekleri çoktur.

Bugün artık Dünya bir Holdingtir. İnsanlıksa, milliyetleri, dinleri, dilleri ne olursa olsun, bu holdingin, çalışanları ve onları tehdit altında tutmak için bırakılan işsizler ordusudur. Demokrasiler, baskılar, savaşlar, hak hukuk söylemleri, aslında şirket yönetiminin, yönetim politikasından başka birşey değildir. İnsan hak ve özgürlüklerinin tümünü kapsadamıdığı hiç bir sistemde demokrasiden söz edilemez.

Bizler, Abhazyanın Kafkasların kalesi olduğunu söylerken, çoğu insanımız dikkati çekmek istediğimiz noktaya bakmak yerine, bunun bir abartı olduğunu düşündü. Çünkü, her zaman olduğu gibi, kan kapıya sıçradığında, sıra kendine geldiğinde, can havli ile savunmaya geçen insan, gösterdiği olağanüstü gücü çabuk unutur. Bu kanlı günlerde asla boş durmayan, durumdan kendine fayda sağlayan, kendi politikalarına doğru gidişatı yönlendirmeye çalışanları ‘’denize düşen yılana sarılır !’’ hesabı kucaklamıştır çünkü.

Barışın sağlandığı zamanlarda da dostu ve düşmanı birbirine karıştırır. Çünkü dün omuz omuza döğüşmüştir ona gore.

Dünya tarihinde bu hep böyledir. Liderler görevlerini yapar ve aramızdan ayrılırlar, her insan gibi. Sonra birer sembol olarak anılırlar. Onun düşmanları, ona dostlarından daha çok sarılır. Resimlerini basar, heykellerini diker, her yere onun adını verirler. Ne dediğinden, ne yaptığından, hangi koşullardan oluştuğundan, gösterdiği hedeflerden çok, nasıl olduğu en sembolik kavramlarla anlatılır. Taki gittiği yol terkedilip, ulaşılmayacak derin bir iz olarak, bellekte kalana kadar.

Uyumayan düşman, bu heykelleri zamanı geldiğinde yıkacaktır tekrar. Çünkü onu lider yapan ideallerden toplumu kopartmıştır. Sıra bellekte kalan, son ideale gelir bir gün. Kendileri fırsatları değerlendirip, amacından saptıran yönlendirmeler üzerine oynadıkları için bilirler. Devrin şahitleri sus pus olduğunda onlar yıkıma başlar.

Uyarılar her zaman yapılmıştır. Onların sesi boğulmaya çalışılır.

http//www.hamburgabhazyadostlukdernegi.blogspot.com ve abhazyam.com da bir feryat yükselmişti bir zamanlar. ‘‘ Mahallenin Delisi Bizmiyiz !?‘‘ Diye sorarken gidişatı haykırıyordu

 . Gürcistanın içinde genişletilmiş Federasyon statüsünü” savunanlar, “Bağımsız Abhazya” diyen bizlerin, tabii ki dışındadır.. Çünkü bizler, Asil Abhaz kanını taşıyanlarız..

.. Bizler, ilk olarak 1990’dan başlayarak, Kafkasya kökenli Vatanseverler olarak, Diaspora’nın durumunu ve durumumuzu, bildirmeye başlamışızdır..

• 1992’ye gelindiğinde, Demirel-İnönü koalisyon hükümetinin niteliği de anlatılmıştır. Fakat sanki bizlere inat, onların ayağına gidilmiş, Abhazya ve ilk Cumhurbaşkanımız sayın W.Ardzınba rezil edilmiştir..

• Birisinin, CIA ajanı olduğu belgeleriyle ispatlanmış ve haber verilmişken, sanki bizlere inat, O kişi Abhazya’nın temsilcisi olarak onurlandırılmıştır.. (Çok sonra, o kişi “kaka” ilan edilmiştir..)

• AKP iktidarının “ne” olduğu defalarca anlatılmıştır. Fakat sanki bizlere inat, onların ayağına, yeni Devlet Başkanımız da, götürülmeye kalkışılmıştır.. Ve tabii, tekrar rezil olunmuştur..

• Bizler, “AKP, Türkiye’nin ve Abhazya’nın düşmanıdır.” diyoruz ve yazılarımızda bunları uzun uzun anlatıyoruz.. Fakat şimdi yine, Türkiye’ye Sayın S.Bagapş’ın “getirileceğinden” bahsedilmekte ve Abhazya’dan gelen bazıları ise, AKP’ye “yaranmak” için takla üstüne, takla atmaktadır!.

Tabi ki, bu sesler kuru gürültüde kaybolup gitti. Çünkü, kendi beyinlerimizi doğru kullanma tembeliyiz. Bizlerden istenen kendimizi küçük görme, değersiz sanmak hastalığı var. Diplomaların cehaleti aldığı zannı var. Bir yerlere kadar gelen insanların, bizden daha akıllı, daha usta olduklarını zannetmek gibi aklımıza ördüğümüz bir perde var.

25 Şubat 1947'de genç Abhaz bilim adamları G. A. Dzidzaria, B.V. Shinkuba ve K.S. Shakryl gibiler Abhazya'da ulusal politikanın çarpıtılmasını dile getirdiklerinde "burjuva milliyetçileri" ve "faşist" ilan edilmişlerdi.

Çağın üçkağıtçılarıda Komünizm küfrünü bulmuşlardı ya, onun gibi böyle yükselen sesler Rusçuluk, komünistlik vb. Küfürlerle bastırılmaya çalışıldı. Sizlere bir sürü örnek sıralayabilirim. Fakat ne farkeder? Biliyorum ki, duyacak insanlar dürüst, sade insanlardır. Kalpleri akılları açık insanlardır. Onlaraysa uzun söze ihtiyaç yok.

Mustafa Kemal arşivlerinin uzun yıllar kapalı olduğunu halde her tarafta mermer heykellerinin konması ve kendi yazılarından başka onu herkesin anlatması boşunamıydı sanıyorsunuz? Che artık boşa tekstil sanayinde moda bir marka olmuştur? Afrikalı açlıktan öldürülürken, amerikalı siyahiler açlık, eğitimsizlik, baskı ile inlerken, Obama boşuna mı başkan seçilmiştir? Siz boşuna mı tişörtlerin, telefonların üzerinde Ardzınbanın resimleri basılırken, konuşmaları, yazdıkları, anlayabileceğimiz dillere tercüme edilmedi sanıyorsunuz ? Herkes Rusça mı biliyor? Ama Ardzınbanın Rusça konuşmalar yaptığı videolar, kaç insan üzerinde rus Asimilasyonu etkisi bırakıyor? İstenen de bu değil mi zaten? Kendi halkıyla çaktırmadan bir yabancılaşma?.

Ancak bir avuç değerli insanın, sınırlı çabalarıyla ulaştırmaya anlatmaya çalıştığı şeylerin dışında ne var? Onlarda önemsizleştirilmeye, susturulmaya çalışılmıyor mu?

Savaşırken silahın nerden geldiğine kim bakar? Anlatmaya çalıştığım gerçekliği anlamak için Stanislav Lakoba 23 Nisan 1993 tarihli konuşmalarından …Savaş sırasında Gürcistan-Rusya ilişkilerini. Okuyun.

Abhazya, tüm dünyadan izole edildiğinde koşan Kafkas Halkları, elbette Rusyanın yüreğini hoplattı. Sonuçta gelinen noktayı herkes biliyor. Rusya Abhazyayı tanıdığında, henüz Ardzınba yaşıyordu. Şimdiki Devlet Başkanı Bagapş da dahil olmak üzere, asıl görevin şimdi başladığı çağrısı yapılmıştı. Peki bu çağrı nasıl karşılık buldu?

Diasporada yaşayan bizler ve ezilen Kafkas Halkları elbette, kuyruk acısını unutmadı. Tam da bu nedenle güçlenmeye çalışacaktır ve tetiktedir. Bizlerin, yani Diaspora da olanların her kesimden daha gerçekçi, daha objektif olma zorunluluğumuz vardır. Bizler Ardzınbayı anarken her yönü ile değerlendirmek, anlamak zorundayız. Çünkü gerçekte varoluş savaşı bizim savaşımızdır.

Teslimiyetçi, İşbirlikçi kesimler tarih boyunca her ulusun başına beladırlar, ancak onların belasını veremediğimiz sürece, kaybolmaya mahkumuz. Elbette taş kesilmedik elbette değişim gereklidir, ancak bu değişim, gelişim olduğu sürece yararlıdır. İçleri kof, gönüllü köleler olarak değişmenin onurlu, yararlı bir yanı var mı?

Bugün, Abhazya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sergey Bagapş seçimler esnasında gazetecilere "Önemli olan seçilecek olan şehir yöneticilerinin bölge insanlarına yararlı işler için çalışacaklarını bilmemizdir. Uyuşturucu bağımlılarına ve düzenbazlara hizmet için değil" diyorsa, bunun ne anlama geldiğini etraflıca düşünmek gerekir.

Eğer, Orta Asya ülkelerinden yaklaşık olarak 8000 göçmen işçi Abhazya’da bulunuyorsa, bunda bir aykırılık yok mu? Kendi insanlarımızı Libya ya, Rusya ya, arabistana vb. Ülkelere taşıyan firmalar, Abhazyada iş yapmıyor mu?

Dünya kadar mezun gencimiz, işsizlikten kırılıyor ve bizim çooook milliyetçi sözcülerimiz, eski tas eski hamam savaş ekonomisinden güçlenerek çıktıkları kaleleri muhafaza ederek ilerliyorlar. Eh bu arada napsınlar, iş dünyası ekmekte lazım. Siyasetleri de buna uydurmak lazım. Bağımsızlıkmış, kafkas halklarıymış, vatanmış uymaz. Reçete ortada. AB, ABD bastırıyor. TC görevini yapıyor. Gürcistan ‚‘‘Birleşik Kafkasya‘‘ diyor. Türkiye bunu Çerkesya yapmaya çalışıyor. Ne de olsa yutturmak zorunda oldukları bir sürüleri var (onlara göre) . Kolay mı?

Daha 1 ay geçmedi üzerinden 18 Şubat ta bir toplantı daha yapıldı.

DEİK / Türk- Rus İş Konseyi , Gün Avukatlık Bürosu işbirliğinde “Rusya Federasyonu’nda İş Yapmanın Hukuki Boyutu” Türk yatırımcıların Rusya’da karşılaştıkları zorlukları ve bunlarla nasıl başa çıkmaları gerektiğini konuşuldu. AS/Nexia Türkiye Ortağı Cem Tezelmanın açıklamalarından

Kriz sonrası pazar arayışında, Rusyanın parlayan yıldızlardan olduğunu öğreniyoruz. Özellikle geçen yılki gümrük oranları ve nakliye ücretleri nedeniyle Türk yatırımcısı için cazip bir pazar haline gelmiş. Tekstilden elektroniğe, yapı malzemesinden gıdaya pek çok alanda yatırım imkanı sunan Rusya’da Türk firmalarının gerçekleştirdiği toplam yatırım tutarı, yıllık 7 milyar dolar civarında.

Rusya'nın ekonomik alt yapısını madencilik, petrol ve doğal gazın oluşturduğunu ve büyük bir pazar olduğunu belirten Gür, geçen yıl 268 milyar dolarlık ithalat yapan Rusya'nın iğneden ipliğe her şeyini dışardan aldığını, Rusya'da faaliyet gösteren Türk müteahhit firma sayısının 200, imzalanan proje sayısının ise 1000 olduğunu bildirdi.

Bu projelerin toplam tutarının 24 milyar dolar olduğunu anlatan Gür, bu projelerin üçte ikisinin bitmiş durumda olduğunu, Türk müteahhitlik sektörünün ise marka haline geldiğini vurguladı.

Gür, 2014 Kış Olimpiyatları'nın, Krasnodar eyaletine bağlı Soçi kentinde yapılacağını da ifade ederek,

"Bu nedenle Rusya'da, önümüzdeki süreçte özellikle ulaşım, otel inşaatı ve altyapı yatırımlarına büyük ağırlık verilecek. Rusya olimpiyatlar için 14 milyar dolarlık bütçe ayırdı, bunun önemli kısmı da inşaat harcamalarına gidecek. Dış yatırımlarla birlikte bütçe 25-30 milyar dolara ulaşacak. Yatırımcılarımız, olimpiyatlara hazırlık sürecinde yapılacak, çok sayıda projede yer alarak. Bu pastadan yaklaşık yüzde 30 pay almalıyız. Bu payı alabilmek için yatırımcılarımızla sürekli temas halindeyiz." Dedi.

Peki biz bu Türk Firmaları içersinde bizlerin sözcülüğüne soyunanların bu pastadaki payını biliyormuyuz? Yalnızca Abhazya’nın bağımsızlığının ardından kurulan firma sayısını? Atılım yapan sözcülerimizi? Dilimizin, vatanımızın, ne olmamız gerektiğinin öneminin, kaç para olduğundan haberiniz var mı?

Yapılan Ticarette Abhazya‘nın Stratejik Ortaklıklarında elini güçlendirecek bir girişim var mı? Ekonomik, politik ne yapıldı? Kafkasya için ne yapılıyor el değiştirmekten başka? Rusya ekonomik yatırımlar için sahalar açarken bunu AB den bağımsız mı yapıyor? Bakın bakalım anlaşmalarına ve sözüm ona Türk iş dünyasına, AB ve ABD den bağımsız bir Firma varmı?

Biz Diasporalıların hakları, kadın haklarının çok çok altındadır. Bizler topyekun bir saldırı altındayız ve bu oyunu gören ve bu nedenle köşeye sıkıştırılmaya çalışılan, bir avuç insan var.

Diasporaya defalarca, kuşatmanın kırılması, yolların açılması çağrıları yapıldı. Biz ne yaptık?

Bakın sayın Kanbolat anlatıyor;

‘‘ Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde son sınıf öğrencilerine “Kafkasya Politikaları” adlı bir ders veriyorum. 45 kişilik sınıfta Abhazya’nın dünya haritasındaki yerini bilen bir kişi bile çıkmadı. Abhazya dünyanın neresindedir? Kimdir bu Abhazlar? Sokaktaki Türk halkı Türkiye’de halk arasında “Abaza” adı ile bilinen Abhazlar hakkında birkaç kelime belki edebilir. En azından komşusu, köylüsü, akrabası veya arkadaşı Abhaz kökenlidir. Ancak, genel olarak ne Abhazların kökeni bilinir, ne atlasta Abhazya’nın yeri gösterilebilir. Bu kara cahillikten kim suçludur?‘‘

Bizler içinde yaşadığımız bu topluma kendimizi nasıl anlattık? Yok Çerkeslere dili Abhazca sanki çok farklı imiş gibi abazaca, yok haksızlıkmış, dilimiz kayboluyormuş vb…Yuttunuz. Yutmayanları, önemsiz göstereceksiniz. En iyi biz temsil ederiz deyip, anavatanla bağları kesilmiş bir Diaspora toplumu üreteceksiniz. Yapılan çalışmalara bakın.

Hem TC vatandaşı olarak yaşamaya kararlı olacaksınız, hemde kendiniz olacaksınız. Bunuda TC hükümetinin lutfü ile yapacaksınız. İş adamlarınızdan başka bir kesime lütfetmeyenlerle. Öte yandan vatandaşı olduğunuz, aynı fabrikadan çıkarıldığınız, aynı vergilere borçlara mahkum edildiğiniz, aynı toprakları sürdüğünüz vatandaş kardeşlerinizle birlikte sesinizi çıkarmayacaksınız. Onurunuzla, direncinizle, bağımsızlık aşkınızla, asaletinizle ezilenlerle yürümeyecek, etnik varlığınızla yer alıp kendinizi tanıtmayacak, ama ABD nin sizin üzerinizde planları var diye, anadilimiz Çerkesce teraneleri ile gündem kirleteceksiniz. Hatta utanmadan tv lere çıkıp ‚‘‘Çerkesler hak istemez olurlar mı? ilk kez Özerkliği onlar istemişlerdi, şimdi ilk Kürtler istemiş gibi konuşuluyor!‘‘ diyeceksiniz. Neden çifte vatandaşlık değilde, vatansız kalanlar gibi.? İşte adımıza yapılan politikalardan biri daha.

Sayın Kanbolat soruyor: bu Kara Cahillikten kim suçludur?

Kafkas Halkları üzerinde ve özelimizde abhazlar üzerine oynanan oyunları bu güne dek içinde bulunduğu ve kaderini belirlediği ülkenin insanlarına anlatmaktan, kendi kardeş halklarınla sağlam bir birlik oluşturamamış olmaktan kim suçludur?

Sorun bakalım, Demografya sorumlusu geliyor. Bu güne dek, kaç işçi, köylü, kaç iş adamı gitmiştir Abhazyaya. Türkiyeden giden ve götürülen, ticaret adamlarımızın kaç iş yeri var Abhazya da? Rakkamlar alın. Oradan kaç kişi getirebildik? Toplumlarımız birbirine ne kadar kaynaştı? Arazi ve ev fiyatları geri dönüş talebinden sonra ne kadar yükseldi ? Çatıları akan, pencereleri dökülen evleri kimler yaptı? Abhazya her taraftan kuşatılarak yıkıma uğradıktan sonra, Abhazyanın sade halkı, ne yer, ne içer, neyle geçinir? Diasporanın Ticaret adamları kaç insana insanca yaşayabilecekleri iş olanağı sağladı?

Evet bugün, bağımsızlık günlerinden çok gerilere düştük. Sürgün yıllarına döndük. Dışarıdan Abhazyaya akıl ve ticaret gönderdik. Bir çeşit Lichtensteine çevirdik. Daha da beteri, toplumu güçlendirecek, ilişkileri sağlamlaştırıp kaynaştıracak kitlelerin arasına bir uçurum açtık. Bırakın sıcak ilişkileri, haber akışını gözlemlemek yeter.

Önümüzdeki yıllar Avrupanında çehresini tekrar değiştirecek yıllardır. Onların tüm güçleri ile Kafkaslara, Ortadoğuya, Afrikaya saldırmaları bundandır. Başkalarının bize saldırısı bertaraf edilir. Bunun örneğini yaşadık biliyoruz. Ancak kendi içimizdeki saldırı, kolay bertaraf edilemeyecek ama hasarları daha ağır olan saldırıdır.

Ardzınbaya rahat uyu demek bizleri ayakta uyutmaktır. Tersine o ruhu yaşatmak ileri götürmek mutlak görevimizdir. Çünkü artık insanların vatanları zaptedilmiyor, onların özgürlükçü ruhları zaptediliyor. Vatan yüreklerden çıkarılıp, ceplere taşınıyor.

Sözlerimi Sayın Erdeşan Koba'şın Şiirinden bir bölümü ile kapatıyorum.

…Hatırlayın burada ki sözlerini;
‘Sürgün, kıyım, kılıç artığı bir avuç insan
Ata vatanınızı canla başla koruduk
Gelin yer değiştirelim
İnanın! Çok, ama çok yorulduk.’
Bu ince sitem O’nun zarafetidir
Belki de vasiyetinin ilk işaretidir.
Bir duyum aldım!
Savaşta, uzaktan kurşun sıkanlar
Ortalığı talan edip, ölü soyanlar
Utanmadan Ardzınba’ya akıl satanlar
Abhazya’yı, bir aşağı bir yukarı, ele katanlar
Şimdi ortalıkta dolaşıp, hava atanlar
Vatan toprağını satmak için Pazar kurmuşlar.
Bu bize, şehitlere, içimizdekilerin ihanetidir
Bu ihanet, Abhazya’nın son kıyametidir
Unutmayın!
Bu vatan, Ardzınba’nın size emanetidir.

Kendimize ve her fırsatta dile getirdiğimiz o en yüce, insani değerlere dürüstçe sarılmanın zamanı geçiyor diyor kendisine bırakılan emaneti yürekten taşıyan Ardzınbanın nezdinde, ruhunu, onurunu, özgürlüğünü, savunan her kardeşimizi saygıyla selamlıyorum.

Kaynakk: habsuvob@gmail.com

Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Esen Zafer Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.