RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 18 Nisan 2021, Pazar 21:41:00 tarihnde eklendi. 640 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Abhazya, Karadeniz Ülkesidir!

KARADENİZ SATRANCINDA GELİNEN NOKTA. ABD VE NATO’NUN KARADENİZ İLGİSİ, RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN BOP EŞ BAŞKANLIĞI, KANAL İSTANBUL VE MONTRÖ İLİŞKİSİ.
 Abhazya, Karadeniz Ülkesidir!
18/04/2021. Türkiye. 18 Nisan 2021. Abhazyam.com. Fatih Atan. (Atanba - Тванба). Değerli okuyucular, günümüz koşulları içerisinde Karadeniz bölgesinde sular yeniden ısınmaya başladı, aslında Karadenizi’in suları hiçbir zaman soğumadı.
 
Abhazya – Karadeniz İlişkisi:

Sizleri, bu yazımda bir tarih gezisine çıkaracağım. Bilindiği üzere Kardeniz’in biz Abhaz - Kafkas Diasporası insanları açısından derin acılara sahip anıları bulunuyor. Aralarında büyük kafkas göçününde bulunduğu, Roma İmparatorluğunun kolonizasyon uygulamalarından, İngiliz – Rus ve Osmanlı İmparatorluklarının Karadeniz üzerine oyunlarından, günümüze yani ABD – NATO ve Rusya Federasyonuna miras kalan bir büyük SATRANÇ OYUNU’ndan söz edeceğim.
 
Türkiye’de Karadeniz – Montrö uzmanları, hergün Karadeniz – Montrö ilişkilerini gündeme taşıyor, ama bu uzmanlardan olan ve geçtiğimiz günlerde, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin kulağına kar suyu kaçırdıkları için, gözaltına alınan 104 emekli amirallerin arasında olan  Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in, 06 Nisan 2021 Tarihli Sputnik Türkiye Haber Ajansında belirtmiş olduğı aşağıdaki sözleri gibi yanlış ve eksik yorumlarda bulunuyorlar. 
 
Sn. Gürdeniz yorumunda “Dünya okyanus ve denizlerinin yüzde yarımından küçük olan Karadeniz, 6 tane sahildara barış ve huzur içinde yaşaması için Montrö sayesinde bir fırsat yaratılmıştır.” Diyor. Ve sözlerini “Bu da 1936’dan günümüze kadar da dengeli bir şekilde gelmiştir. NATO varlığının Karadeniz’de sürekli operasyonel bir kimlikle yer alması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin zorlanarak, zaman zaman bazı kurallarının ihlal edilmeye çalışılması ve Karadeniz’in deniz ortamına dengesizliğin getirilmesi, Türkiye’nin yararına değildir. Çünkü Türkiye boğazları, kendisi dâhil 6 ülkenin giriş kapısıdır. Karadeniz’de ne kadar çok istikrarsızlık olursa Türk boğazları ve Türkiye’nin jeopolitiği bundan acı çeker. O nedenle kıyıdaş ülkelerin, NATO’nun, Avrupa Birliği’nin, ABD’nin, Karadeniz’deki kışkırtmalarına düşmemesi gerekir” diyerek dile getiriyor. 
 
Karadeniz’e sınırı olan ülkeler, basın ve tvlerde boy gösteren uzmanlara göre, Sn. Gürdeniz’in belirttiği gibi günümüz koşullarında 6 ülke’den (Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Ukrayna) oluşmuyor. Az da olsa sınırı olan Moldova Cumhuriyeti ve Karadeniz’e 511 km. sınırı olan ve BM’e bağlı Rusya Federasyonu ve en son olarak da Suriye Arap Cumhuriyeti tarafından bağımsızlığı tanınan Abhazya Cumhuriyeti’de bulunuyor.
 
Yani, 8 ülke bulunuyor.
 
Bu gelişmeler, kendilerini Diaspora temsilcileri olarak değerlendiren ve Anapa’dan Sochi’ye kadar Karadeniz sahillerinde ki Kuzey Kafkasya insanlarının yaşamış olduğu Rusya Federasyonu sahillerinin ve Abhazya Cumhuriyeti’nin Diasporası olan Abhaz – Kafkas Diasporası STK’larının ses çıkarmamasına rağmen, doğal olarak da, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve bu cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar her alanda önemli katkıları olan Abhaz ve Kafkas Diasporası insanlarını da ilgilendiriyor.
 
Sizleri çok eski tarihlere doğru geriye götürmeyeceğim, Sovyetler Birliği’nin dağılış dönemleri hakkında bilgilendireceğim. Büyük Britanya İmparatorluğu’nun “Yeşil Kuşak – Hilal!” teorisinin 20-21 yüzyıllardaki sürdürücüsü olan ABD – NATO İttifakı’nın Karadeniz üzerinde ki çalışmalarından söz edeceğim.
 
26 aralık 1991’de SSCB dağldıktan sonra, BM ve o dönem ki Rusya Federasyonu yönetimi, 26 Ağustos 2008 Tarihine kadar, Karadeniz’de kıyısı bulunan 7 ülkenin varlığını kabul etti. Ancak, bu ülkelerden Gürcistan’a bağlı olan Abhazya Özerk Cumhuriyet ve Acara Özerk Cumhuriyeti ile Tiflis yönetimi arasında sorunlar çıktı. Acara Özerk Cumhuriyeti, Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun kabul görmesi ile Gürcistan’a bağlandı. Ancak, Abhazya Cumhuriyeti ise 1992 – 1993 yılları arasında yaşanan savaş sonrasında, bağımsızlığını ilan ederek, Gürcistan’dan ayrıldı.
 
Abhazya Cumhuriyeti, Karadeniz’e 511 km sınırı olan ve 26 Ağustos 2008 Tarihinden itibaren, BM’e bağlı Rusya Federasyonu, Nikaragua, Venezuela, Nauru, Vuanuatu, Tuvalu ve Suriye Arap Cumhuriyeti tarafından tanınan bir bağımsız cumhuriyet olarak varlığını sürdürmektedir.
 
ABD’nin Gürcistan İlgisi:  
 
1992 – 1993 yılları arasında,ABD’nin tüm eski SSCB topraklarına olduğu gibi, Gürcistan’a olan ilgisi de arttı. O kadar ilgisi arttı ki, Abhazya ile olan savaş sırasında SSCB’nin dağıtılmasında SSCB Dışişleri Bakanı olarak önemli görevler üstlenen Eduard Şevardnadze’ye destek anlamında özel bir değer verdiler. 
 
Tiflis’te CIA tarafından Gürcistan Ofisi kuruldu ve başına Freddie Woodruff getirildi, bu servisin çalışmaları içerisinde Şevardnadze’nin yakın korumalarının eğitilmesi ve korunması görevi de bulunuyordu. Bunu Şevardnadzenin danışmanlarından birisi “Amerikalılar, Şevardnadze’nin düştüğünü görmek istemiyorlar. ABD Anti Terör Uzmanları Gürcü liderleri korumak ve Şevardnadze’nin hayatta kalmasını garantiye almak için elit bir birim eğitmekteler.” Diyerek vurgu yapmıştı. 
 
Şevardnadze, daha sonraları Mihail Saakaşvili’nin de yapmış olduğu ve bugün de benzer bir biçimde, Ukrayna Lideri Zelensky’in de yapmaya çalıştığı, BM, NATO, AGİK ve G-7 gibi güçlerin Gürcistan’a dışarıdan müdahalede bulunma çağrısı yapıyordu. 
 
Bu gelişmeler içerisinde CIA Gürcistan Ofisi Başkanı Freddie Woodroff 08 Ağustos 1993 tarihinde Tiflis’te, bir Gürcü tarafından başından tek kurşunla vurularak öldürüldü. Diyeceksiniz ki, ne alaka? 
 
18 Ekim 2008 Tarihinde (Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdıktan sonra) The Wall Street Journal gazetesinde, Andrew Higgins tarafından  “Tiflis'teki Adamımız. On Beş Yıl Önce, Bir Kurşun CIA Ajanı Freddie Woodruff'u Öldürdü. Bu, Rusya ile Yeni Bir Soğuk Savaşta İlk Atış mıydı?” (Our Man in Tbilisi Fifteen Years Ago, a Bullet Felled CIA Agent Freddie Woodruff. Was It the First Shot in a New Cold War With Russia?) adında bir makale yayınlandı. (Bknz: https://www.wsj.com/articles/SB122428609504746507 ).
 
Andrew Higgins, makalesinde, katilin Woodruff’u kendisinin öldürmediğini, Gürcistan devlet yetkililerinin öldürdüğünü olayı üzerine attıklarını ve o dönemde 1992 – 1993 yılları arasında ABD casuslarının yeni ortaya çıkan cumhuriyetler içerisinde cirit attığını belirtiyor. Ayrıntıları makalenin tamamına bakarak görebilirsiniz.  
 
Bu olayı daha da ilginçlendiren şeyin, o dönem CIA başkanı olan Robert James Woolsey Jr.in bizzat Tiflis’e gelerek, F. Woodruff’un naaşını almasıdır.  Robert James Woolsey Jr. (d. 21 Eylül 1941), 1993-1995 yılları arasındaki CIA direktörü olarak görev yaptı.
 
Peki, kim bu R. James Woolsey? 
 
Robert James Woolsey Jr. bugün için, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (Project for the New American Century) adında ki lobi (think-tank) kuruluşunun kurucu üyelerinden (1997'den günümüze kadar), Demokrat parti ağırlıklı Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (Center for Strategic and International Studies) lobi (think-tank) üyelerindendir. Ayrıca büyük bir güvenlik danışmanlığı şirketi olan Booz Allen and Hamilton'un global stratejik güvenlikten sorumlu yönetim kurulu başkan yardımcılığını yapmaktadır.
 
ABD – CIA Gürcistan ilişkisi ve F. Woodruff’un öldürülmesi hakkında 18 Eylül 1993 tarihinde Aydınlık Gazetesinde çıkan “Gürcistan’da Şevardnadze’nin Zor Günleri” adlı makalemde “CIA Başkanı Robert James Woolsey Jr.’in F. Woodruff’un cesedini almak için Tiflis’e gelmesi, Washington tarafından çok sevilen ve muhasara altında ki Şevardnadze’ye karşı gösterilmiş bir jest idi.” vurgulamasında bulunmuştum.  
 
Ağustos 2008 Savaşı öncesinde de, ABD – NATO ve Avrupa ülkelerinin Gürcistan Devlet başkanı Mihail Saakaşvili’ye de vermiş oldukları önemi ve desteği hep birlikte gördük. 
 
O dönemde de özellikle, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti başbakanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, TC Ordusu ve NATO tarafından eğitilen, silahlandırılan Gürcistan ordusu ile ABD Avrupa askeri komutanlığı tarafından Temmuz 2008’de,  “Acil Yanıt – 2008” (Ummediate Response – 2008) adında bir tatbikat düzenlendi. Bu tatbikata, Ukrayna, Ermenistan ve Azerbaycan’dan da askeri gözlemciler katılmıştı. Özellikle Türk inşaat şirketleri tarafından inşa edilen ve Güney Osetya saldırısında merkez olarak kullanılan Vaziani askeri üssünde tatbikat düzenlendi. Ardından Abhazya ve Güney Osetya Cumhuriyetlerinin Rusya tarafından bağımsızlıklarının tanındığı Ağustos 2008 beş günlük savaşı yaşandı. 
 
Abhazya ordusu, Gürcistan tarafından işgal altında tutulan Yukarı Kodor bölgesinde kurulan sözde Abhazya Cumhuriyeti merkezini kurtardıktan sonra yapmış olduğu araştırmalarda, ABD’li danışmanlara ait pasaportlar ve TC – NATO yapımı silahlar bulmuşlardı.
 
Bugün için Gürcistan yönetimleri ile NATO arasında katılım amacı ile ilgili görüşmeler sürdürülüyor, ancak sonuç alınamıyor. 
 
NATO – Ukrayna İlişkileri: 

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 03 Aralık 2020’de düzenlenen NATO dışişleri bakanları son video konferansının sonuçlarının ardından yapmış olduğu açıklamada “Stratejik öneme sahip Karadeniz bölgesindeki güvenlik durumunu gözden geçirdik. Rusya Federasyonu, Gürcistan ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ihlal etmeye devam ediyor”dedi. 
 
NATO Genel Sekreteri ayrıca Moskova'yı Kırım'da askeri güç oluşturmak ve Karadeniz'de aktif olarak kuvvet konuşlandırmakla suçladı.
 
Bu açıklamalar karşısında Rusya tarafından 09 Ocak 2020 Perşembe günü, Kuzey ve Karadeniz Filoları ortak tatbikat düzenledi. 
 
Putin, tatbikat sırasında savaş gemisi üzerinde yapmış olduğu konuşmada “Bugün bizler, Silahlı Kuvvetlerde ki tatbikat dönemini başlattık, bu dönem Karadeniz'de büyük tatbikatlarla başladı. Donanmamız, bana göre büyük ve başarılı bir tatbikat gerçekleştirdi. Doğal olarak Savunma Bakanı ve Genelkurmay'a, bu tatbikatı hazırlayan ve düzenleyen, yöneten herkese, denizde ki başarılı tatbikatı gerçekleştiren ve iyi sonuçlar veren herkese teşekkür etmek istiyorum. Lütfen en iyi dileklerimi ve teşekkürlerimi iletin” diyerek tepki gösteren taraflara göz dağı verdi. 
 
TASS Haber Ajansı’nın 26 Şubat 2021 tarihli haberinde ise, ABD Devlet Başkanı Joe Biden, Kırım’ın Rusya Federasyonu’na geri dönüşünün 7. Yıldönümünde yapmış olduğu konuşmada Amerika Birleşik Devletleri olarak, Kırım’ın uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek Rusya Federsyonu’na geri dönüşüne ve yarımadanın Rusya olarak tanınmayacağını belirtti.  
 
Joe Biden “Birleşik Devletler bugün, bu sorunun başlangıcından bu yana olduğu gibi, Ukrayna'yı, onun müttefikleri ve ortakları olarak desteklemeyi sürdürüyor. Bu acımasız olayın yıldönümünde, basit bir gerçeği yeniden onaylıyoruz: Kırım Ukrayna'dır. ABD, Rusya'nın ilhakının kabul edilmesi önerisini tanımıyor ve asla tanımayacaktır ve biz de Ukrayna ile birlikte Rusya'nın saldırgan eylemlerine karşı çıkacağız” dedi.
 
Biden, “yedi yıl önce Rusya, çağdaş ülkelerin kabul etmiş olduğu uluslararası hukuku, normları reddetti ve ayrıca Kırım’ı işgal ederek komşusu Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğini ihlal etti. Bizler, Rusya'nın Ukrayna'daki ihlalleri ve saldırganlığından dolayı adalet önünde yargılanmasıiçin çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
 
Tabii ki, tüm bu gelişmelerin bir sonucu olacaktı.
 
20 Mart 2021 Tarihinde, Romanya açıklarında “NATO – Deniz Kalkanı 2021” (NATO - Sea Shield 2021) deniz tatbikatları, Bulgaristan, İspanya, Hollanda, Polonya, Romanya, ABD, Türkiye'den 2.400 askeri personel, 18 savaş gemisi ve destek gemisi, 10 uçağın katılımıyla yapıldı. 
 
Tatbikat ile ilgili olarak Bükreş’ten yapılan açıklama metninde aynı zamanda şunlar vurgulandı: “Tatbikatlar bölgede varolan jeopolitik krize tepki olarak NATO'nun deniz harekatının tüm aşamalarını kapsıyor, bunların rolü Romanya ordusunun çevrede değişen güvenlik konusunda ittifakın denizdeki konumunu güçlendirmeye sürekli hazır olduğunu göstermektir.”
 
Ardından, Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy, ciddi sorunlar yaşamış olduğu Donetsk – Lugansk krizi ve Kırım’ın Rusya’ya katılımının çözümü amacıyla, aynen Şevardnadze ve Saakaşvili’nin yapmaya çalıştıkları, ABD – NATO, Türkiye ve Avrupalı ülkeleri de katma girişimlerinde bulunmaya başladı.
 
ABD – NATO ve TC Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın da desteği ile askeri anlamda güçlendirilmeye çalıştırılan Ukrayna ordusunun, ABD ile ortak askeri tatbikat yapmak amacı ile “Roosevelt” ve “Donald Cook” muhriplerinin Boğaz'dan geçerek 14-15 Nisan - 4-5 Mayıs tarihleri arasında Karadeniz’de bulunacakları basın organlarına düştü.
 
Bu arada, Zelenskiy, destek isteme gezilerine başladı. Ukrayna devlet başkanı Vladimir Zelenskiy’in Türkiye’ye yapmış olduğu gezi, tam da Montrö sözleşmesi – Kanal İstanbul tartışmaları ve ABD savaş gemilerinin Rusya ile artan gerilimde Ukrayna'ya destek için Boğazlardan Karadeniz'e geçeceğinin duyurulduğu günlerde gerçekleşti. 
 
10 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşen ikili görüşme sonrasında R.T. Erdoğan “Türkiye olarak Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini güçlü biçimde savunduk. Kırım'ın ilhakını tanımama yönündeki prensip kararımızı bir kez daha teyit ettik” diyerek Rusya karşısında ki tavrını netleştirdi.    
 
Erdoğan ayrıca “Siyasi ve savunma konularının birbiriyle bağlantısını dikkate alarak dışişleri ve savunma bakanlarımızın katılımıyla iki artı iki formatında yeni bir platformda istişareleri başlattık. Bu şekilde ülkelerimiz arasındaki eş güdümü pekiştiriyoruz. İş birliğimiz hiçbir suretle üçüncü ülkelere karşı bir girişim değildir” diyerek, Rusya’ya olumlu mesaj verme gereksinimi duydu.
 
Zelenskiy, daha sonra ziyaret ettiği, Fransa ve Almanya’dan, destek istedi ama tam olarak desteğini bulamadı, ayrıca, Karadeniz’de Rusya Güney Donanması askeri güçleri tarafından sürdürülen tatbikat sırasında, Karadeniz’e girmesi beklenen ABD savaş gemilerinin, gelişi de iptal edildi.
 
Vladimir Zelenskiy’in girişimleri, aynen Eduard Şevardnadze ve Mihail Saakaşvili’nin yapmaya çalıştığı provokasyon girişimleri gibi sonuçsuz kaldı.
 
R.T. Erdoğan ve Büyük Ortadoğı Projesi İlişkisi (BOP):
 
Büyük Ortadoğu Projesi (Greater Middle East) 21'inci yüzyılın ilk on yılında, özellikle müslüman dünyasından İran, Türkiye, Afganistan ve Pakistan ile çeşitli ülkeleri kapsayan ve Amerika Birleşik Devletleri'nde George W. Bush yönetimi tarafından ortaya atılan siyasi terimdir. Bu politikanın hedefleri arasına zaman zaman Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki çeşitli ülkeler de dahil edilmektedir. (Güney Kafkasya içerisinde, Abhazya, Güney Osetya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya bölgesi içerisinnde kalan alanları da kapsıyor – Abhazyam.com)  
 
(BOP) ilk kez 7 Ağustos 2003’te dönemin ABD Başkanı Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice tarafından “Transforming Middle East” makalesi ile gündeme taşınmıştı. Birçok defa BOP’un bir alt biriminin eşbaşkanı olduğunu açıklayan dönemin başbakanı R.T. Erdoğan, 16 Şubat 2004’te Kanal D’de yayınlanan “Teke Tek” adlı programda Fatih Altaylı’ya “Şu anda Amerika’nın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya... Genişletilmiş Ortadoğu yani... Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım” açıklamasında bulunmuştu. 
 
R. T. Erdoğan, 25 Haziran 2004’te Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen ABD-TESEV-Alman Marshall Fonu Ortak Toplantı’da ise üstlendiği eşbaşkanlık görevine değinip, “Üstlendiğimiz misyon gereği Ortadoğu ve Avrasya ülkelerine yöneleceğiz” açıklamasını yapmıştı. 4 Mart 2006’da AKP İstanbul Bayrampaşa ilçe kongresi’nde yaptığı konuşmada da, “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Biz Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlarından biriyiz. Biz bu görevi yapıyoruz” diyerek BOP Eş Başkanlığı görevini netleştirmişti. Bu arada Erdoğan’ın, BOP Eşbaşkanlığı görevi her kesimden tepki görürken tek destek İmralı’dan gelmişti. Abdullah Öcalan 29 Eylül 2006 günü gazetelerde yer alan açıklamasında, Erdoğan’ın görevini desteklediğini açıklamış ve “silah bırakma” çağrısı yapmıştı.
 
Montrö Anlaşması ve Kanal İstanbul – BOP İlişkisi:     
 
Montrö Boğazlar Sözleşmesi; 1936'da imzalanan ve Türkiye'ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşme. Sözleşme’ye göre, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini ve tonajını sınırlıyor.
 
Montrö imzalandığı dönemde, Karadeniz’de sınrıları bulunan ülkeler Bulgaristan, Romanya, Sovyetler Birliği ve Türkiye’den ibaretti. Günümüz koşullarında ise, Abhazya, Bulgaristan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Ukrayna’dan oluşuyor.
 
Montrö Sözleşmesi tartışmaları, içten içe BOP Projesi içerisinde, Türkiye’de ve dünyada, Kanal İstanbul gündemi ve NATO’nun Karadeniz’e olan ilgisi kapsamında gündeme gelmeye başladı. 
 
Ve bugün için gündemin ana maddesi olmaya da aday görünüyor.
 
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ABD Yönetimleri ve son dönemde özellikle NATO yetkilileri tarafından değiştirilmesi gerektiği konusunda sürekli olarak gündeme getiriliyor.      
 
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin değiştirilmesi, ABD tarafınca sürekli gündemde tutulmasına, TC Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın  05 Ocak 2020 Tarihinde tv yayınında kendisine sorulan “Savaş gemileri Montrö kapsamında Boğazlar'dan o sınırlamalar çerçevesinde geçemeye devam mı edecek?” sorusuna “Onlara da bir çözüm buluruz. Gerekirse buradan da geçebilirler” yanıtını vermesi ile destek geldi.
 
“Kanal İstanbul” hakkında ilk kez 23 Eylül 2010'da gazeteci Hıncal Uluç tarafından “Başbakan'dan bir 'Çılgın' proje ki..” adlı yazısında projenin içeriği verilmeden söz edilmiştir. “Kanal İstanbul” 2011 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deyimiyle “çılgın proje” olarak basına yansıdı ancak projenin adı, içeriği ve yeri uzun süre gizli tutuldu. 
 
27 Nisan 2011 tarihinde Sütlüce'de bulunan Haliç Kongre Merkezi'nde yapılan basın toplantısıyla projeye ilişkin temel bilgiler açıklandı.
 
Kanal İstanbul - İstanbul'un batısında bir kanal projesi ilk kez TÜBİTAK'ın Bilim ve Teknik dergisinde Ağustos 1990 tarihinde yayınlanan bir makalede önerilmiştir. Dönemin Enerji Bakanlığı Müşaviri Yüksel Önem'in kaleme aldığı makalenin başlığı “İstanbul Kanalı'nı Düşünüyorum” idi. Büyükçekmece Gölü'nden başlayıp Terkos Gölü'nün batısından geçecek İstanbul Kanalı, uzunluğu 47 km, su yüzeyindeki genişliği 100 m, derinliği 25 m olarak tasarlanmıştır. 1994 yılında Bülent Ecevit İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz’le Marmara arasında bir kanal açılmasını önermişti. Ve proje “Boğaz ve DSP’nin Kanal Projesi” ismiyle DSP'nin seçim broşürlerinde yer almıştı.
 
ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, 3 Mart 2006’da yaptığı açıklamada, “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” diye konuştu. 
 
ABD’nin tutumu sonraki süreçte de değişmedi. Amerika daha sonra Mercury isimli gemiyi 2008’deki Rusya-Gürcistan Savaşı sırasında Karadeniz’e sokmak istedi ancak TC Deniz Kuvvetleri tonaj kurallarına uymadığı için gemiyi boğazlara sokmadı.
 
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Doğan Kantarcı, 2018’de yaptığı açıklamalarda projenin, “Karadeniz Marmara Denizi Kanalı” projesinin eski tasarımlarının güncellenmiş hali olduğunu söyledi. 
 
Mehmet Doğan Kantarcı projenin asıl sahibinin ise ABD olduğunu belirtti. 
 
ABD’nin 1950 yılında Marmara Denizi’nin ve İstanbul’un Ruslara karşı savunulması amacıyla Çatalca Yarımadası ve Gelibolu Yarımadası’na kanallar açmayı planladığını ifade eden Prof. Dr. Kantarcı, o yıllarda bir harita tasarlandığını dile getirdi. İngilizce isimlendirmelerin yapıldığı haritada ABD’nin önerdiği kanalın yeri ile Kanal İstanbul’un yapılacağı alan arasındaki benzerlik dikkati çekmişti.
 
Kantarcı’ya göre, “ABD’nin Möntrö Antlaşması’nı ortadan kaldırmak için yaptığı ani atak nedensiz değildi. Büyük Orta Doğu Projesi girişiminin hızlanması için; Karadeniz havzasının, Kafkasya ve Balkanların ABD denetimine girmesi isteniyordu. Bunun için ’her tonaj, tür ve sayıda ABD gemisi’, Karadeniz’e denetimsiz girmeliydi.”
 
Evet, Sn. Kantarcı, Montrö – BOP – Kanal İstanbul ilişkisini 2018 yılında net olarak ortaya koymuş görünüyor. 
 
Ancak Mavi Vatan savunucularından ve emekli amiraller bildirisinde imzası bulunmayan Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı'ya göre ise Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi’ni etkilemiyor. Ona göre “Montrö Boğazlar Sözleşmesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı kapsıyor. Karadeniz'e geçecek gemilerin de öncesinde Marmara ve Çanakkale'den geçme koşullarını Montrö düzenliyor. Dolayısıyla Marmara Denizi’ne nereden girerseniz girin bir şey fark etmez. Orası kara ülkesinin devamı gibi kabul edilir ve Deniz Hukuku’nda bir ada olmaz.” Diyerek ABD’nin örtülü Kanal İstanbul Projesine destek vermiş oluyor. 
 
Demek ki, R.T. Erdoğan!ın “Çılgın Proje” olarak sözünü ettiği ve “İstesenizde, istemesenizde yapacağız” dediği Kanal İstanbul Projesi’nin tarihi hiç de yeni ve R. T. Erdoğan’a ait değilmiş. 
 
Ve, R. T. Erdoğan’ın 05 Ocak 2020’de yapmış olduğu tv konuşmasını bir kez daha hatırlayalım. R. T. Erdoğan, , Kanal İstanbul'la ilgili Montrö Boğazlar Sözleşmesi endişelerine yönelik “Bence ona hiç kafayı takmayın. Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Burası Montrö içinde olan bir şey değil. Montrö'nün tamamen dışında olan bir şey.” Demişti. 
 
Ayrıca “Savaş gemileri Montrö kapsamında Boğazlar'dan o sınırlamalar çerçevesinde geçemeye devam mı edecek?" sorusuna Erdoğan, "Onlara da bir çözüm buluruz. Gerekirse buradan da geçebilirler” yanıtını vermişti.
 
Kafalarını örümcek bağlamış, ya da NATO Kafalılar, BOP Projesi Eş Başkanı olduğunu sürekli olarak hatırlatan R. T. Erdoğan’ın bu açıklamalarını nereye koyacak?
 
Kanal İstanbul, “bal gibi” Montrö Sözleşmesinin değişimini gündeme getiriyor.
 
Bunun bilincinde olan Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Rossiya 24 televizyonuna verdiği demeçte Kanal İstanbul projesiyle Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ndeki yükümlülüklerin ortadan kalkmayacağını ancak bu yeni kanaldan geçecek gemiler için yeni mali gerekliliklerin ve taleplerin söz konusu olacağını belirtti. 
 
Yerhov ayrıca “Kanal İstanbul ile Montrö Sözleşmesi arasında elbette bir ilişki, karşılıklı ilişki, karşılıklı bağlantı var ancak bu direkt, doğrudan niteliğe sahip değil. Kanal İstanbul inşa edilirse, bu Montrö Sözleşmesi'nin yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz, Boğaz'dan geçiş konusundaki yükümlülükler için getirdiği, kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz'de bulunan savaş gemilerinin toplam tonajına ve sözleşmede yer verilen daha birçok hususa ilişkin kısıtlamaları hiçbir şekilde değiştirmez. Yeni güzergahlardan geçecek gemilere buralardan geçiş konusunda yeni mali gereklilikler ve koşullar getirilir” diyerek Rusya’nın tavrını belirtti.   
 
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ise, Zelenskiy’in R. T. Erdoğan buluşması öncesinde 09 Nisan 2021 Tarihinde Kremlin tarafından yapılan açıklamaya göre R.T. Erdoğan ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde “Türkiye'nin Kanal İstanbul inşaatı planlarıyla bağlantılı olarak Rus tarafı, bölgesel istikrarın ve güvenliğin garanti edilmesi adına, Karadeniz Boğazlarındaki mevcut rejimin 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi'nin maddeleriyle uyumlu şekilde sürdürülmesinin önemini vurguladı” açıklaması yapıldı. 
 
Tüm bu gelişmelere tepki olarak Tabii ki Kanal – İstanbul ve Montrö bağlatıları ile ilişkili olduğu ne kadar inkar edilse de, Rusya Federasyonu, Türkiye’de yaşanan Coronavirüs sürecinin tehlikesini göz önüne alarak, turizm sezonunun açılacağı günlerde,Türkiye’ye olan charter seferlerini iptal etti ve sadece İstanbul’a haftada 2 gün düzenli uçuş yapılması kararı aldı.  
 
Bu gelişme, Türkiye ekonomisinde ne tür olumsuz sonuçlar yaratacak, önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz. 
 
Sonuç:
 
Tüm bu yazılanlara kısa bir sonuç yazısı yazalım!
 
Gürcistan, NATO ve Ortakları tarafından 30 Temmuz – 12 Ağustos 2017 Tarihleri arasında Karadeniz’de düzenlenen “Noble Partner – 2017” Askeri tatbikata, Gürcistan, ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Slovenya, Ermenistan ve Ukrayna’dan, 2.800’ün üzerinde askeri personel katılmıştı.
 
Abhazya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tatbikat hakkında yayınlanan bildiride, NATO ve Ortakları tarafından düzenlenecek olan “Noble Partner 2017” ortak askeri tatbikatın, bölgede bulunan istikrar ortamını bozacak ve ülkeler arasında varolan sorunlarda gerginliği tırmandıracağı, Gürcistan ve NATO Ortakları tarafından düzenlenecek olan askeri tatbikatın dikkatli bir biçimde izleneceği belirtilmişti.
 
Gürcistan, Suriye, Azerbaycan olaylarında, ABD – NATO tarafından “Koçbaşı” olarak kullanılan BOP Eş Başkanı R. T. Erdoğan yönetimi, Karadeniz’de de “Kanal İstanbul” girişimiyle aynı biçimde kullanılmak isteniyor.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ve bugüne gelmesinde en derin katkıları olan Abhaz – Kafkas Diasporası çocukları, atalarınızın gelmiş olduğu topraklar da Karadeniz kıyısında bulunuyor. 
 
Abhaz – Kafkas Diasporası çocukları, ABD – NATO tarafından “Karadeniz Satrancı”nda “koçbaşı” olarak kullanılan, R. T. Erdoğan yönetiminin maceracı, tüm ulusları uçuruma sürükleyecek olan uygulamalarına karşı ses verin. 
 
Bu uygulamalara bugün karşı tepki verin, yarın geç olmadan!
 
www.abhazyam.com  

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.