RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 16 Ekim 2020, Cuma 23:24:04 tarihnde eklendi. 4147 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Türkiye, ABD İttifakı Dağılacak mı?

ALEKSANDR HALDEY “BATI’DA HİÇ KİMSE, ABD'NİN RIZASI OLMADAN, ERDOĞAN’IN RUSYA VE AB İLE OLAN ÇATIŞMALARINDA NE KADAR İLERİYE GİDEBİLECEĞİNİ BİLMİYOR!
Türkiye, ABD İttifakı Dağılacak mı?
16/10/2020. Moskova. REGNUM. 16 Ekim 2020. Aleksandr Haldey. Resim: Ivan Shilov. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Kalıcı ittifaklar olmadığı için uzun vadede NATO içerisinde erozyon süreci başladı. Türkiye ile Batı arasında yaşanan çatışmanın yapıcı bir çözümü bulunmuyor. Rusya için var olan bu çelişkiler üzerine oynamak için oldukça ince, geniş bir politik alan bulunuyor, ancak ABD’nin bu konuda yapabileceği hiçbir şey bulunmuyor.
 
Türkiye uluslararası politika içerisinde şantajcı olarak güçlü bir üne sahip bulunuyor. Nitekim Türkiye'nin müttefiklerine, ortaklarına ya da muhalif siyasi yapılara yönelik politikasına ne türden bakarsanız bakın, şantaj her yerde stratejinin temeli olarak görülüyor. İlişki kurduğu kişiler için öneminin farkına varan Türkiye, menfaatlerini maksimize etmek ve amaçladığı hedeflerine ulaşmak için her zaman şantaj yapıyor.
 
Hatta o kadar ileriye gitti ki, Amerikan sisteminin muhafazakar kanadı, medyası aracılığıyla, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasındaki müttefik ilişkilerini sürdürmenin tavsiye edilebilirliği sorusunu gündeme getirerek, sorunun NATO'nun beşinci kolu haline geldiğine inanarak ve onun yalnızca elmasların ebedi olduğu ve alyansların (İttifakların - FA) geçici olduğu sonucuna vardığını belirledi. 
 
Amerikalılar, kendi bakış açılarından bir ittifakın tavsiye edilebilirliği için kriterlerini açıkça belirlediler: “ABD’nin güvenliğini desteklemeyen” bir ülke ile bir ittifaka girmek mantıklı değil. Yani, Birleşik Devletler için hegemonyanın geliştirilmesi için bu bir kaynak değildir. Türkiye son beş yıldır ABD'nin çıkarlarını sınırlamak, güvenliğini ve hegemonyasını daraltmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Soru: ABD'nin böyle bir müttefike daha ne kadar gereksinimi var?
 
ABD açısından bakıldığında, Türkiye, güneydoğu Avrupa'daNATO için önemli bir güvenlik kalesidir. Türkiye, bir NATO üyesi olarak SSCB filosunun Karadeniz ve Akdeniz'deki hareketlerini kısıtladı. İncirlik ve İzmir'deki hava üsleri Amerika Birleşik Devletleri tarafından operasyon alanını genişletmek için hala kullanılmaktadır. Ancak SSCB'nin çöküşü ile Türkiye, egemene karşı kesin yükümlülükleri olmayan, çelişkili ve kontrollü bir biçimde Amerikan imparatorluğunun koruyucusu haline geldi.
 
Türkiye'nin NATO üyeliği içerisinde bulunması, Batı'yı Amerikan gereksinimleriyle olan tutarsızlıklarının birçoğunu görmezden gelmeye zorladı. Türk ordusu, Türkiye'nin siyasi sistemi üzerindeki etkisi, onları müttefikin siyasi sistemi üzerindeki baskı gücünden mahrum bıraktığı için ABD için tehlikeliydi - ordu özel bir kapalı kasttı ve Amerikan akademilerindeki eğitimleri sırasında tüm beyin yıkama çalışmalarına rağmen, Atatürk'ün fikirlerine bağlı kaldı.
 
Amerikalılar, var olan bu Türk sistemini diplomatik kanallar aracılığıyla dönüştürmek için birçok ciddi girişimde bulundular. Çalışmalar çok zor geçti, havuç ve sopanın kullanılması gerekiyordu. Rejim, otoriter devlet derecesi düşürülerek “İslami demokrasi”nin bir örneği durumuna geldi.
 
Ancak Türkiye'nin Yunanistan ile uzun dönemdir süre gelen çatışma durumu NATO'da var olan sürekli bir sorun yarattı. Türkiye 1974'te Kıbrıs'ın bir bölümünü ele geçirdiğinde, ABD Kongresi, inatçı vassalına (Vassal: Başka bir ülkeye bağlı ülke – F.A.) silah satışını bile yasakladı. Türkiye'deki yönetimin baş ağrısı her zaman askeri bir güç ve zayıf bir ekonominin birleşimi ile olmuştur.
 
Türkiye tüm gücüyle AB'ye katılmaya hevesliydi ve Erdoğan iktidara geldiğinde partisi orta derecede dindar, liberal ve Batı yanlısıydı. Ancak zamanla bu yapı dağıldı, yolsuzluk arttı, dini ve otoriter eğilimler güçlendi. Özellikle Türkiye'nin Batı'dan tecrit süreci, ABD tarafından muhalefete karşı bir misilleme amacıyla sahneye konulma olarak nitelendirilen, 2016 yılında ki Erdoğan'a yönelik suikast girişiminin ardından daha da güçlendi.
 
Türkiye'nin neo-Osmanlıcılığa yönelmesinin bir sonucu olarak, Batı'nın orada “Türk demokrasisi” olarak adlandırılan, kontrollü bir siyasi sistem inşa etme alanındaki tüm başarıları ortadan yok oldu. ABD, STK'lar aracılığıyla Türkiye'ye baskı yapmaya başladı - Dışişleri Bakanlığı kayıp kişiler, tutuklamalar ve işkenceden söz etmeye başladı ve Freedom House Türkiye'yi “özgür olmayan bir ülke” olarak değerlendirdi.
 
Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasındaki çatışma, Amerika'nın Kürtleri Suriye'de kilit bir destek gücü haline getirme girişimiyle bağlantılı olarak ciddi biçimde çoğaldı. Bu, Türkiye'yi bölgesel parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor - ABD, Suriye, Irak ve Türkiye toprakları pahasına Kürdistan'ı yaratmayı planlıyor, tüm ekonomik, askeri ve siyasi bağımlılığa rağmen Ankara'yı Washington'un düşmanı haline getiriyor.
 
ABD ile Türkiye arasında Kürtler konusundaki çatışma her iki ülke için de asıldır ve ancak taraflardan birinin amacını reddetmesi, yani yenilgiyi kabul etmesi ile çözülebilir ki bu durumda bu pek mümkün değildir. Türkiye, güvenliğinin ABD ile ittifaktan çıkacağına inanmıyor ve Birleşik Devletler de artık güvenliğinin Türkiye ile ittifakla olacağına inanmıyor.
 
Elbette Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de NATO ülkeleri ve İsrail ile çatışması yangını körüklüyor. Kıbrıs ve Yunanistan'a yönelik askeri tehdit, Fransa ile çatışma, NATO içinde Türk karşıtı bir bloğun oluşturulması - tüm bunlar ABD'nin askeri ittifakları kendi kontrolü altında tutma becerisine yönelik bir tehdit olarak bulunuyor. Türkiye kendisinin gerekliliğine inanmasından dolayı NATO'ya şantaj yapıyor, ancak Türkiye'nin çıkarlarını tanıma ve onlara boyun eğme isteği Batı için kabul edilemez. Batı, zayıf noktalarına baskı yaparak Türkiye'ye şantaj yapmak ve böylece onu boyun eğdirmek istiyor.
 
Türkiye'den dolayı ortaya çıkan onun askeri maceraperestliği, ABD için bir sorun olarak bulunuyor. Türkiye, Türk hava sahasını işgal etmek istediğini öne sürerek bir Rus askeri uçağını düşürdüğünde, ABD ve NATO, Rusya ile Nükleer anlamda bir askeri çatışma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Türkiye sürekli olarak Batı'yı çatışmalarının içine çekmek istedi ve Batı bundan hoşlanmadı. Rusya güçlendikçe Amerikan hakimiyetine yönelik bir tehdide dönüşmekle kalmıyor, Türkiye de kontrolden çıkıyor.
 
Skandal, Türkiye'nin Rus S-400 hava savunma sistemlerini satın almasıyla ortaya çıktı. Buna yanıt olarak ABD, Türkiye'ye F-35 uçağı tedarik etme programını kapattı ve buna karşılık Türkiye, Libya ve Suriye'deki faaliyetlerini artırarak ABD'nin yönettiği muhalefetin bir kısmını kontrol altına aldı ve Türk Akımı doğalgaz boru hattını gerçekleştirdi ve Rusya’nın yardımıyla nükleer santral inşa ediyor. Rusya. Şimdi Türkiye, Azerbaycan ve Rusya'dan olmak üzere iki gaz boru hattını manipüle ediyor (yönlendiriyor – F.A.) ve Batı'nın Türkiye'ye enerji açısından baskı uygulayacak hiçbir eylemi olamıyor.
 
Batı'ya karşı Türk yönetiminin günahları listesinin doruk noktası, Ankara'nın Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ konusunda askeri harekat başlatmasıydı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Güney Kafkasya'ya Türklerin omuzları üzerinden girmek için Türkiye'nin bu çatışmada kazanacağına dair bir garantisi bulunmuyor (Washington müttefik ilişkilerinin varlığını bu biçimde anlıyor). Türkiye'nin bu çatışmada ortaya çıkacak olan yenilgisi, Rusya'nın Kafkasya'daki nüfuzunun genişlemesine yol açacak ve buna bağlı olarak da ABD'nin son yirmi yılda ki tüm küresel gelişmelerini yeniden yok etmesine neden olacak.
 
Sonuç olarak ABD, Türkiye'yi güçlü olmaktan çok zayıf bir halka olarak görüyor. Onu, tehlike anlarında insanları sırtından bıçaklama yeteneğine sahip, potansiyel bir hain ve işbirlikçi olarak kabul ediyor. Amerika Birleşik Devletleri soruyor: Türkiye, Örneğin, Baltıklarda NATO'ya yardım etmek için Rusya'ya karşı savaş ilan edebilir mi? Pentagon'a göre, büyük olasılıkla bu gerçekleşemez, bunun da NATO'nun güney cephesinin çıplak olduğu anlamına geldiğinden eminler.
 
Erdoğan yalnızca ABD'nin IŞİD üzerinde ki (Rusya Federasyonu'nda faaliyetleri yasaklanmış bir örgüt) ve Amerikan yanlısı Kürtlere karşı olan Arap muhaliflerin kontrolünü ele geçirmekle kalmadı, ama aynı zamanda NATO müttefiklerini ve AB’li ortaklarını da savaşla tehdit ediyor. ABD'nin istemlerinin aksine İsrail karşıtı Hamas ile görüşüyor, BM silah ambargosunu ihlal ediyor, Yunanistan ve Fransa filolarıyla çatışıyor, Libya'da ABD'nin stratejik müttefiklerinin çıkarları aleyhine yangın çıkmasına neden oluyor.
 
Dahası, Erdoğan'ın eylemleri, Rusya, Fransa, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında durumsal bir ittifaka yol açıyor ve bu gelişmelerde, kazara aptallıkla Akdeniz'de bir savaşı önlemek için ABD'nin olası bir çatışmaya aktif olarak müdahale etmesini gündeme getiriyor.
 
Amerika Birleşik Devletleri açısından bakıldığında, Türkiye giderek bir müttefik olmaktan çıkıp saldırgana dönüşüyor. Erdoğan'ın söylemleri ABD'yi gerginleştiriyor: O, dünya düzeninin bozulduğunu ve bir avuç açgözlü insanın dünyayı yönettiğini ve bunların Türkiye'nin kıyı sınırlarının hapis kalmasını talep ettiği söylüyor. Bu, Birleşik Devletler açısından, bir müttefik için kabul edilemez bir revizyonizm eylemidir. (Revizyonist kişilik: kendi gücünü ve prestijini diğer bütün etmenlerin üstünde görür ve uluslararası sistemi ve düzeni kendi görüşü veya çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalışır – F.A.)

ABD, Erdoğan'dan ve onun yeni Osmanlı İmparatorluğu'na doğru gidişi karşısında düş kırıklığına uğruyor. Türkiye artık eski bir müttefik olarak algılanmıyor ve Batı'da hiç kimse, Türkiye’nin, ABD’nin kendi senaryolarına göre değil ve rızası olmadan bu savaşa çekilme riskiyle, Rusya ve AB ile olan çatışmalarında ne kadar ileri gidebileceğini bilmiyor. Batıda, Erdoğan'ın güven rezervini kaybettiği düşünülüyor ve saldırganlığını, İslamcılığını ve milliyetçiliğini göz önüne alarak görevini terk etmesini istiyorlar.  .
 
Ancak, onlarda Erdoğan'ın güçlü bir iç desteğe sahip olduğunu ve yeni bir darbe şansı olmadığını anlıyorlar. Hala bir politikacı için nispeten genç birisi - 66 yaşında ve bu nedenden dolayı da uzun vadeli bir etmen olarak kabul ediliyor. Türkiye aynı zamanda Yunanistan, Kıbrıs, Mısır ve İsrail'in çıkar bölgelerinde olduğunu iddia ediyor.
 
Eğer ABD kendisinin kenarda kalmasına izin verirse, onların küresel misyonu sona erecektir. Ancak vasallar  (kendisine bağlı olan ülke – F.A.) tarafından savaşa çekilirse, görevleri de biraz daha farklı bir biçimde sona erecektir. Bu, ABD’nin Türkiye’ye katlanarak NATO’dan ayrılmasının önüne geçeceği anlamına gelir, ancak artık onu stratejisini değiştirmeye zorlayamaz.
 
ABD, Türkiye'nin statüsünü güvenilmez bir müttefik olarak kabul ediyor ve mümkün olduğunca onunla birlikte çalışacak. Ancak asıl soru, Erdoğan'ın onlara böyle bir fırsat bırakıp bırakmayacağıdır. 
 
Kalıcı ittifaklar olmadığı için uzun vadede NATO içerisinde erozyon süreci başladı. Türkiye ile Batı arasındaki çatışmanın yapıcı bir çözümü yok. Türkiye ile Batı arasında yaşanan çatışmanın yapıcı bir çözümü bulunmuyor. Rusya için var olan bu çelişkiler üzerine oynamak için oldukça ince, geniş bir politik alan bulunuyor, ancak ABD’nin bu konuda yapabileceği hiçbir şey bulunmuyor.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/3089915.html
 
www.abhazyam.com 

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.