RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 28 Haziran 2020, Pazar 15:46:32 tarihnde eklendi. 3578 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Macron – Erdoğan Savaşı mı?

STANİSLAV TARASOV “PARİS, YENİ BİR AVRUPA GÜVENLİK MİMARİSİNİN TEMELLERİNİ, RUSYA’NIN DA KATILIMIYLA, ANCAK TÜRKİYE OLMADAN OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR!”
Macron – Erdoğan Savaşı mı?
28/06/2020. Moskova. 27 Haziran 2020. REGNUM. Stanislav TARASOV. Foto: İvan Shilov. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Fransa, eskiden olduğu gibi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da, özellikle de, Suriye-Lübnan hattında kendi varlığını kökleştirmek istiyor. Ancak bu alanlar, “kendine ait olarak belirtmeye çalıştığı birçok yer, Türkiye tarafından zaten ele geçirilmiş durumda.

Paris Ankara'yı ciddiye aldı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian şu açıklamada bulundu: “Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkileri ve beklentilerihakkında, en kısa süre içerisinde görüşülmesni gerekli olarak görüyoruz.” Ona göre, “Hiç bir tabuya bağlı olmadan, yapmacıklı bir durum olmadan, AB ile Ankara arasındaki gelecekteki ilişkilerin ve AB'nin kendi çıkarlarını sıkı bir şekilde koruyabileceği yönündeki beklentileri tartışan, önemli bir diyalog yürütmek gerekiyor, çünkü bunu yapmanın yolları var, bunun için sağlam bir diyalog gereklidir."
 
Resmi olarak yapılan açıklamanın açıklamanın nedeni, Le Drian'ın dediği gibi "Suriye'ye dönüştürülen” Libya kıyılarındaki Türkiye ve Fransa fırkateynleri ile ilgili olarak yaşanan son olaydır. Son zamanlarda, neredeyse Türk siyasetinde yaşanan her olay Fransızları rahatsız ediyor: Ankara'nın Suriye yönündeki Washington'la arka planda oluşturduğu ittifakı, mülteciler yolu ile Avrupa’ya karşı yapmış olduğu şantajı, Batı ittifakının göndermiş olduğu kaynakları yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda kullanma girişimleri, cihatçılarla olan ilişkileri ve Libya'da onları kullanımları, “demokratik değerlerin reddi”, Kıbrıs'ın kuzeydoğusundaki sondaj faaliyetlerine devam etme girişimleri. Son olarak da, Rus uçaksavar füze sistemi olan S-400’ün satın alınması. Yaşanan gelişmeler ortaya çıktıkça, monarşist Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu, cumhuriyetçi Fransa ve Türkiye arasında yüzyıllardır süren zengin bir tarihe sahip olduğu düşünüldüğünde, iki ülke arasında artan sorunları gösteren çok daha çetin öyküler ve anlar olacağına inanılmaktadır.
 
Taraflar, farklı dönemlerde ülkelerin birbirleri hakkında ve dolayısıyla birbirleri ile ilgili farklı ilişkiler kurmuşlardır. Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkiler, hala birbirlerinin bir dönemde ki siyasi modasını hatırlatıyor - Kral I.Francis ve Kanuni Sultan Süleyman arasındaki 1528 yılında kurulan “Beyaz Zambak ve Hilal’in Kutsala Karşı Küfür İttifakını”. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Türk toplumunun seçkinleri Fransızca konuşuyordu. İki yüzyıldan uzun bir süredir Türkiye, Avrupa'yı bir medeniyet modeli olarak seçmiştir, bunun uygulanması için çok şey yapmıştır ve AB'ye katılım bu sürecin doruk noktası gibi görünmektedir. Doğru, Fransızlar Türkiye'de olan her şeyi sevmedi. Onlar, modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal'in “ülkeyi Avrupa'nın bir parçası haline getirme” fikrine karşı temkinliydiler, ancak genel olarak, jeopolitik nedenlerle, Türkiye'nin Soğuk Savaş sırasında, onun 1952 yılında NATO’ya girmesini, Orta Doğu'daki pozisyonunun rolü ve önemi göz önüne alındığında, Ankara'nın Batı Avrupa’ya entegrasyonu rotasını kısmen destekledi.
 
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2001 yılında Türkiye'de iktidara geldikten sonra durum değişmeye başladı. 2004 yılına kadar Paris, “Ilımlı İslam” ın Türkiye tarafından benimsenmesine karşı çıkmadı, ancak Ankara bu yönde aktif olarak sürüklenmeye başladığında, Fransız siyaseti belli bir sıçrama yapmaya başladı. Nicolas Sarkozy, Avrupa ve Türkiye arasındaki “Avrupa devleti olmayan” radikal kültürel farklılıklardan açıkça bahsetti. Ankara’nın, AB ile ancak "imtiyazlı ortaklık" düzeyinde ilişkiler kurması önerildi, çünkü İslami Türkiye nüfusu 2025 yılına kadar 85 milyona ulaşabilir ve bu da "Avrupa'nın yüzünü kökten değiştirecektir". Bu görev Fransa'nın şimdiki devlet başkanı Emmanuel Macron tarafından yönetiliyor. Gerçek, şimdiye kadar daha fazla bir biçimde, Erdoğan’ın kişiliğiden kaynaklanan siyasi retorik düzeye indirgenebilerek sürdürülüyor. 
 
Bununla birlikte, Stratejik Araştırma Vakfı'nın müdür yardımcısı Bruno Tertre, Fransız yayın organı Challenges ile yaptığı röportajda, “Paris, sekiz Avrupa ülkesinden net destek alarak, Trump ve Erdoğan'ın hüküm sürdüğü NATO'nun etkinliğinin kaybedilmesi siyasetine işaret ediyor ve gelecek dönemde ittfakın geliştirilmesi çağrısının boşuna bir girişim olacağına inanıyor” dedi. Bu bağlamda, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nün eski başkanı Pascal Lamy “Brüksel’in şimdiki görevinin Erdoğan gibi politikacılara, Avrupa’ya bağlılık duygusunu geliştirmek için katalizör olmak değil” diyor. Ona göre, Paris "Avrupa düzeyinde, en az iki sütuna dayanarak bir egemenlik politikası izlemeli: dolar para birimi ve Avrupa ötesi bütçe dayanışması ile mücadele ve bir Avrupa ordusunun oluşumu için çalışmalı ve bunu sonuna kadar götürmelidir." 
 
Ve, daha da ilerisi. Paris, “yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin” temellerini Rusya'nın katılımıyla, ancak Türkiye olmadan oluşturmaya çalışıyor. Bu süreç kısmen gerçekleşebilir ve transatlantik bağların gelecekte ki zayıflamasının arka planında gerçekleşir. ABD Avrupa'nın “çok önemli” bir müttefiki olarak kalmasına rağmen, onlar ondan uzaklaşıyor ve artık onu stratejik olarak hesaba katmıyorlar. Fransa, eskiden olduğu gibi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da, özellikle de, Suriye-Lübnan hattında kendi varlığını kökleştirmek istiyor. Ancak bu alanlar, “kendine ait olarak belirtmeye çalıştığı belirtmeye çalıştığı birçok yer”, Türkiye tarafından zaten ele geçirilmiş durumda bulunuyor. Erdoğan'ın savunmuş olduğu yeni çıkarları ve etki alanlarının, neredeyse tüm Avrupa ile ciddi çatışma riski taşıdığı da kabul edilmelidir. Ancak, Macron'un bu konu hakkında, belirli bir dönüm noktasının ne zaman gerçekleşeceğine ve mücadelenin yeni bir aşamasına geçeceğine, hangi tür eylemleri gerçekleştireceğine karar vereceğini belirlemek şimdilik hala zor. Bunun olacağına şüphe yok. Bu arada, Rusya da orada, Akdeniz'in merkezinde - Libya'da bulunuyor.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2994877.html
 
Kaynak: www.abhazyam.com 

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.