RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 07 Haziran 2020, Pazar 15:45:54 tarihnde eklendi. 5384 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Türkiye’nin Ortadoğu Macerası!

STANİSLAV TARASOV “TÜRKİYE’Yİ ORTADOĞU’DA KİMLER VE NASIL SIKIŞTIRIR?”
Türkiye’nin Ortadoğu Macerası!
07/06/2020. Moskova. 02 Haziran 2020. Stanislav TARASOV - REGNUM. Foto: İvan Shilov. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Ankara’ya şimdi, Atatürk döneminde olduğu gibi kültürel, tarihsel ve politik açıdan da kendisinin Ortadoğu'ya ait olarak görmeyi bırakması gerektiğini fısıldıyorlar. Türkiye NATO üyesidir ve genel olarak Avrupa topraklarının bir parçasıdır. Bilimsel açısından bakıldığında bile, onun Orta Doğu'ya ait olması tartışılmaz değildir. Ankara için ciddi bir karşı seçenek bulunuyor.

Geçtiğimiz günlerde, Amerikan yayın organı The National Interest’da, Ortadaoğu’nun bir çoğunda ya da bir kısmında neler yaşandığını anlamak için, her bir uzmanın veya bir ülkenin, siyasi haritanın nasıl okunabileceğini anlamanın ,bölgede yaşanan çalkıntılı sürece doğrudan katılan ve dışarıdan katılan oyunculara bağlı olduğuu belirten bir makale yayınlandı. Gerçekten de, bugün için dünyada birçok medya organı, bu bölgede ki gelişmeler hakkında, gerçek bilgilere dayanan stratejiler değilde, daha çok karmaşık ortam yaratma sanatları kullanarak, makaleler yazıyor ve canlı yayın yapıyorlar.        
 
Başlangıç olarak, birçok Batılı bilimsel yayın organı şu sıralar Orta Doğu ülkelerini şu biçimde listelemektedir: Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Bahreyn, Mısır, İsrail, Ürdün, Kıbrıs, Lübnan, Filistin Ulusal Yönetimi, Suriye, Türkiye, Irak, İran, Yemen, Katar, Kuveyt, BAE, Umman ve Suudi Arabistan. Bu bölge, farklı zamanlarda nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, ortak bir antik tarihe sahiptir, çünkü bu topraklarda gezegendeki en eski devletler ortaya çıktı, Zerdüştlük, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam ortaya çıktı. Ancak bu yaşananlar, şimdiki zamana izdüşümü olan tarihsel bir vizyonun bir versiyonudur. Çağdaş siyasi sorunların, ABD Başkanı George W. Bush tarafından 2004'teki G8 zirvesi sırasında tanıtılan “Büyük Ortadoğu” (Greater Middle East) teriminin ortaya çıktığını hatırlayalım. Zaten bu bir ölçüde genişletilmiş coğrafi sınırlar sorunuydu: Orta Asya, Afganistan ve Pakistan ülkeleri - yani Güneydoğu Asya İslam ülkeleri hariç neredeyse tüm Müslüman dünyası bu konuma getirildi.
 
Aynı zamanda, eğer “İslam medeniyeti” ni tanımlayan Huntington'un medeniyet teorileri tarafından yönlendirilirsek, yüzyıllarca bir dereceye kadar Orta Doğu'nun tüm ülkeleri ve halkları tarafından paylaşılan siyasi ve ekonomik kalkınma vektörleri, hatta jeopolitik kaderi içerisinde bulunmalarına rağmen, Yahudi İsrail ve Hıristiyan Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkeler, mantıksal olarak, diğerlerinden farklı özelliklere sahip oldukları nedeniyle, sistemden ayrı kalmaları açıktır. Dahası, bölgedeki çalkantılı olaylar durumunda, az sayıda insan “Orta Doğu” veya “Büyük Orta Doğu” terimine yönelik bilimsel veya yarı bilimsel yaklaşımlarla ilgilenmektedir. Ancak, herhangi bir analizin raporlama noktasında ki bir kaymanın ya Avrupa merkezlerindeki bir konuma ya da onun  bölgesel ikamelerinde odaklanan bir “benzerliğe” yol açtığı anlaşılır.
 
Konumu netleştirmek için BM'nin aşağıdaki kültürel ve coğrafi prensibi kullandığını hatırlatmak isteriz: Orta Doğu ülkeleri Batı Asya ve Kuzey Afrika'da bulunur, ancak İran Güney Asya'ya aittir, aynı zamanda Türkiye ve Transkafkasya ülkeleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) Batı Asya’da konumlanırlar. Bunu anlamak önemlidir, çünkü özellikle belirli bir ülkede meydana gelen olaylarda bölgesel yönlerin varlığını veya yokluğunu tanımlamanız gerekir. Bugün "Büyük Ortadoğu'da" üç jeopolitik proje başlatıldı: Türk neo-Osmanlıcılığı (Ankara'nın eski Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki etkisini geri kazandıran), Farsça büyük güç (Şii bölgesindeki yerleşim aurasını kapsayan) ve Arap merkezciliği (Suudi Arabistan'a dayanarak). Tarihsel raporda, bölgesel durumdaki değişikliklerle ilişkili gelişmekte olan siyasi konuların jeopolitik yönelimini anlamamıza izin veren bir noktayı, bu “üçgen içerisinde” seçebilmekle mümkün olur.
 
Böylece, Amerikan yayın organı Al-monitor, "Türkiye'nin Libya ve Akdeniz'deki kışkırtıcı eylemlerine" karşı koymak için Yunanistan, Kıbrıs, BAE ve Fransa'nın katılımıyla uluslararası bir ittifakın kurulacağını duyurdu. Beş taraflı ittifak, Türkiye'yi Suriye'den Libya'ya gelen yabancı savaşçıların akışını durdurmaya da çağırdı. Uzmanlara göre, "Fransa’nın ittifaka katılımı büyük önem taşıyor, çünkü Avrupa Birliği’nde Kıbrıs’ı korumak için Türkiye’ye yaptırım uygulanmasına katkıda bulunabilecek en büyük güçlerden biri olarak kabul ediliyor." Paris ittifakta önemli bir rol oynayacak, çünkü, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi konumunda ve Türkiye'nin Libya'daki eylemlerinin lehine dönmesi hakkındaki herhangi bir kararı veto edebiliyor. Şimdi, İsrail Hayom’un İsrail baskısı tarafından bildirilen ikinci olay hakkında bilgi veriyor. Bu bilgide, İsrail ve Suudi Arabistan'ın Amerikalıların arabuluculuğu yoluyla, Türkiye'nin Kudüs üzerindeki nüfusunu ortadan kaldırmak için gizli görüşmeler yürüttüğü ortaya çıkıyor.
 
Ürdün, Suudi temsilcilerinin Ankara'nın aksine Tapınak Dağı'ndaki cami yönetimine katılımını, “İsrail'in egemenliğinin Batı Şeria'daki belirli bölgelere genişletilmesi de dahil olmak üzere ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu planının uygulanmasına ilişkin hususlarda” kabul etti. Beş taraflı ittifakın yanı sıra Suudi Arabistan'ın Türkiye'nin Irak ve Suriye gibi Arap ülkelerindeki eylemlerine karşılık olarak ve Ürdün ile bölgede bir Arap ittifakının ortaya çıkması ve bu ittifaka Yahudi devletinin de katılımıyla karşı karşıya gelme olasılığı hakkında da kanıtlar bulunuyor. Yani Türkiye, Kudüs'teki İslam türbelerinin savunucusu olarak hareket etme fırsatı da dahil olmak üzere Filistin'den koparılıyor, diğer benzer tapınaklar ise Suudi Arabistan'ın kontrolü altında bulunuyor.
 
Fransız yayın organı Atlantico'ya göre, Orta Doğu'da, aşağıdaki gibi bir plan oluşturuluyor - İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin de (Fransa) katılımıyla yeni bir Arap merkezciliğinin fikirlerine dayanarak – eğer abartıya kaçmıyorsa, daha sonra neo-Osmanlıcılık ve Büyük Pers İmparatorluğu arasında bir ittifakın gerçelkleşmeyeceği inancı ile, neo- Osmanlıdüşüncesininitibarı gözden düşürülebilir, ve Türkiye'nin Suriye'deki İran ile yapmış olduğu işbirliği geçici olarak taktikseldir. Fransız uzmanlara göre, önerilen koalisyonun her üyesi kendi mantığı ve siyaseti tarafından yönlendirilmektedir, Astana ittifakı üyeleri arasında ciddi jeopolitik farklılıkların görüldüğü ve Türkiye’nin olasılıkları daraltmak için, Anadolu'nun güneydoğusunda bulunan Kürt ayrılıkçılığını korumak için, doğu Akdeniz ile Basra körfezi arasındaki  “Suriye Koridoru” un kontrolünü ele alarak güneybatı sınırlarına yakın bir güvenlik bölgesi sağlama fırsatı var. 
 
Ankara’ya şimdi, Atatürk döneminde olduğu gibi kültürel, tarihsel ve politik açıdan da kendisinin Ortadoğu'ya ait olarak görmeyi bırakması gerektiğini fısıldıyorlar. Türkiye NATO üyesidir ve genel olarak Avrupa topraklarının bir parçasıdır. Kendisine, İsrail ve Suudi Arabistan gibi davranmayı, Transkafkasya’da da – Gürcistan ve Ermenistan gibi davranması gerektiğini öneriyorlar. Dahası, Batı ülkeleri Azerbaycan'ı avrupada ki bir devlet olarak kabul ederek Transkafkasya cumhuriyetlerini Avrupa'ya bağlamaktadırlar. Bilimsel açısından bakıldığında bile, Türkiye’nin Orta Doğu'ya ait olması tartışılmaz değildir. Ankara için ciddi bir karşı seçenek bulunuyor: Şam ile ilişkilerini yeniden kurmak, Rusya ve İran ile işbirliğini stratejik ortaklık seviyesine getirmek ve ABD Ortadoğu'dan ayrıldıktan sonra gelecek için kendi jeopolitik senaryolarının hazırlanmasında yer almak.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2970041.html
 
www.abhazyam.com 

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.