RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 04 Mart 2020, Çarşamba 18:41:25 tarihnde eklendi. 3481 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Erdoğan Atatürk değil!

STANİSLAV TARASOV “ERDOĞAN ATATÜRK DEĞİL, PUTİN’DE LENİN DEĞİL!”
Erdoğan Atatürk değil!
04/03/2020. 04 Mart 2020. Stanislav TARASOV - REGNUM. Foto: İvan Shilov. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın beklenmedik direnci, Erdoğan'ın uluslararası sistem içerisindeki nüfuzunu artırma planlarına bir darbe oldu. “Arap Baharı” ndan sonra, Türk cumhurbaşkanı Sünni dünyasının lideri olmayı, Müslüman Kardeşler'e (faaliyetleri Rusya Federasyonu'nda yasaklanan bir örgüt) güvenmeyi hayal etti, ancak şimdi ülkeyi kargaşadan ve olası bölünmeden kurtarmak zorunda.
 
İdlib krizinin ortasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Twitter'dan itirazda bulundu. Ona göre, şimdi "bugün ve yarın Türkiye için tarihsel bir mücadele var" ve "bölgedeki mevcut süreçler, kapsam ve sonuçları bakımından Türkiye için, yaklaşık yüz yıl önce - Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen kurtuluş mücadelesi sürecinden de daha az önemli değil."  Ve aynı zamanda eklemede bulundu “ülkemizin bulunduğu bölgenin tarih boyunca işgal tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu” ve “hiçbir ihaneti de unutmayacağız” dedi.
 
Erdoğan'ın, Atatürk'ün döneminin tarihsel gerçekleri hakkındaki söylemlerine, basit bir biçimde itiraz etmek gerekir, çünkü , birincisi olarak öncelikle Atatürk kendi topraklarında savaştı ve Erdoğan'ın kendisi komşu devletlerin, özellikle Irak ve Suriye'nin topraklarında askeri operasyonlar gerçekleştiriyor ve ayrıca Libya'ya da askeri birlikler gönderdi. İkincisi olarak Atatürk, Sultan ve vatan topraklarına müdahalede bulunan işgalci güçlere karşı silahlı bir mücadele yürüttü. Bugün Türkiye'de Sultan yok ve kimse onun topraklarını işgal etme niyeti de göstermiyor. Üçüncüsü, Atatürk ülkeyi Avrupa modellerine göre modernize etti ve gerçekten yeni bir devlet yarattı. Erdoğan aynı zamanda Türkiye'yi modernize ediyor, ancak tipik emperyal kalkınma yolunda ilerleyerek, aslında tarihsel rövanşizm fikrini gündeme getiren ve en azından eski Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki etkisini geri kazandırmak isteyen sözde “Ilımlı İslam” araçlarını kullanıyor. Ancak en önemli olan, Erdoğan'ın Atatürk ve çalışma arkadaşlarını, neredeyse ulusal hain ilan etmesidir.
 
Atatürk'ün ölümünün 79. Yıldönümünün anıldığı bir törende konuşan cumhurbaşkanı, “Türkiye, ulusal kurtuluş mücadelesinin başlangıcında sınırlarını savunamadı. Türkiye'nin güney sınırlarında ortaya çıkan tehditlerin temel nedeni kurtuluş mücadelesinin amaçlarından ayrılmasıdır. Eğer durum böyle olmasaydı, Türkiye bugün tamamen farklı bir düzeyde olacaktı. Türkiye'yi kurtuluş mücadelesi sürecindeki sınırlarından uzaklaştıran güçler Ankara'yı Sevr Antlaşması şartlarına dönmeye zorlamaya çalışıyor.” Dedi. O, Daha önce, 2016 sonbaharında Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü sağlayan 1923 Lozan Antlaşması'nı gözden geçirmek için çağrıda bulundu, bu anlaşma ile Türkiye bir zamanlar, Osmanlı İmparatorluğunun bölgeleri olan ve aralarında Arabistan, Mısır, Sudan, Trablusgarb, Ürdün ve ötesi, Filistin, Lübnan, Suriye, Ege adaları ve Mezopotamya’daki kontrolünü kaybetmişti.  
 
Aynı zamanda Atatürk ile Erdoğan arasında ortak bir nokta bulunuyor. Atatürk mücadelesinde Erdoğan'ın bugün yaptığı gibi Anadolu içi güçlerine güveniyordu. Ancak Stratfor şöyle yazıyor: Aslında paradoksal bir durum, muhafazakâr Anadolu'nun “Avrupa Atılımı” için bir set haline geldiği ve  ayrıca bugün Anadolu'nun da Osmanlı medeniyet kimliğini geri getirme arayışında Erdoğan'a destek verdiğidir. Kemalizm, ülkenin tüm vatandaşlarını Türk kimliği ile tanımlayarak, ülkenin mevcut sınırlarını korumayı başardı. Erdoğan'ın izlemiş olduğu "Neo-Osmanlıcılık" ideolojisi, tanımı gereği, Türkizm ve Pan-Türkizm ilkelerini reddediyor bu da en azından ülkenin mevcut bölgesel-idari düzenlemesinin tehlikeye atılmasına yol açıyor. Öncelikle Türkiye Kürtleri hakkında konuştuğumuz açıktır. Türkiye'deki yönetimde rakipsiz bir otorite olan Atatürk, ülkesini dizlerinden kırdı. Karizmatik Erdoğan, ilkelerini ve fikirlerini ortaya koyarak, hem laikliği (ülkenin laik gelişimi) destekleyenlerle hem de şimdi kendi devletlerinin yaratılması için mücadele eden Kürtlerle çelişkileri daha da kötüleştirerek durumu önemli ölçüde değiştiriyor ve aynı uygulamaları yapıyor.
 
Amerikan yayın organı The National Interest’a göre, Batı Türkiye'nin “laik Batı” ve “İslami Doğu” ya dönüş senaryosunu açıkça tartışmaya başladığında “Türkiye kargaşa ortamının içine çekildi”. Ankara'nın kasıtlı olarak Ortadoğu'nun yaklaşmakta olan yeniden dağıtım planlarından sadece birisi olarak belirlenerek “Arap baharı” ve Suriye krizi olaylarının içerisine çekildiği iddia ediliyor. Görüşümüze göre, İdlib krizinin nedenlerinde her şey basit ve açık olarak açıklanamaz, bunun sonuçlarından birisi, çatışmaların, Türkiye'nin doğusuna - Anadolu'ya aktarılması olabilir. Belki de Erdoğan’ın, bir zamanlar Atatürk gibi, buradan yeni bir “ulusal kurtuluş savaşı” başlatması mümkündür. Ve bu artık kurgu değil. Elbette ki, şu anki gerçeklikte Suriye, Irak ve Türkiye'deki olayların nasıl gelişebileceğini tahmin etmek oldukça zor.
 
2013 yılında  Amerika Birleşik Devletler Barış Enstitüsü Amerikalı bilim adamı Robin Wright tarafından New York Times'da yayınlanan yeni bir Ortadoğu haritasının hatırlatılıyor olması tesadüf değil. O, “Arap baharı” sonucunun, gerçek yaşamlarında “Güçlü Milliyetçilik” unsurları bulunan beş mevcut devletin içerisinden “İç Savaş Girdabı” sonrasında 14  devleti ortaya çıkarması gerektiğine inanıyordu. Wright bunlara ek olarak, “Çağdaş ortadoğunun bugüne kadar görmediği bir ölçekte, Sünniler ve Şiiler arasında bir bölünmeye yol açacak” dedi. Tanınmış bir Fransız doğu bilimci, emekli üst düzey Fransız istihbarat subayı Alain Rodier, “Erdoğan'ın Türkiye sınırı boyunca Suriye'de bağımsız bir Kürdistan'ın ortaya çıkmasından ciddi bir biçimde korktuğunu”, “bunun Türkiye'nin güneydoğusundaki ayrılıkçı Kürt hareketleri için bir arka üs görevi görebileceğini” ve “uluslararası toplumun onun hakkında ne düşünebileceğine hiç dikkat etmediğini” söylüyor
 
Rodier, “Esad’ın beklenmedik direncinin, Erdoğan’ın uluslararası nüfuzunu artırma planlarına bir darbe olduğunu kabul edemiyor” “Arap Baharı” sonrasında, o (Erdoğan – Abhazyam.com) Sünni dünyanın lideri olmayı, Müslüman Kardeşler'e (faaliyetleri Rusya Federasyonu'nda yasaklanan bir organizasyon) dayanarak hayal etti ve şimdi ülkeyi bir bölünmeten kurtarmak zorunda .” Moskova, sadece siyasi ve politik olarak değil, beklenebilecek her türlü gelişmeye de hazır olmalıdır. Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile acil olarak yapacakları görüşme 5 Mart'ta Kremlin'de yapılacak. Türklerin Rusya’dan beklentileri olmasına rağmen Erdoğan, Atatürk değil ve Putin’de Lenin değil. Erdoğan ne ekti ise onları biçiyor, ancak bu entrikaların, Rusya’ya sevinç ve siyasi zafer ortamı için fırsat yaratıp yaratmayacağı belirleyici olandır.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2874711.html
 
www.abhazyam.com 

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.