RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 16 Şubat 2018, Cuma 00:28:01 tarihnde eklendi. 1141 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Suriye Tuzağı!

STANİSLAV TARASOV: YENİ TEHDİT “SURİYE TUZAĞINDAN KİM, NASIL, NE ZAMAN VE NEREDEN ÇIKACAK”
Suriye Tuzağı!
16/02/2018. Moskova. Stanislav TARASOV. 14 Şubat. REGNUM. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Rusya, Güney Kafkasya’daki ard bölgelerini güçlendirmek zorundadır: Gelişmelere bağlı endişe verici tahminler.
 
ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert McMaster’in Türkiye ziyareti sonrasında birçok Türk uzman nerede ise koro halinde “Türkiye ve ABD Barıştı” biçiminde yorumlarda bulundu. Aslında, Türkiye için “Barış”, özel olarak ABD’den Afrin üzerinde yapılan “Zeytin Dalı” askeri operasyonuna destek almak ve genel anlamda da Menbiç dahil, Suriye Kürtleri ile askeri ve teknik işbirliğinin reddedilmesi anlamına geliyor. Amerikan The National haberine göre, Ankara, başlangıçta, McMaster’in ziyaretinden “Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’deki pervasızlığının, ABD’nin ve NATO’nun sabrının sınılarını zorlayıp zorlamadığını ve Rusya ile İranla’ ortaklığınn ABD’nin Ortadoğu’daki yeni stratejik vizyonun ruhuna ters gelip gelmediği” konusunda rahatsızlık duymuyordu.     
 
McMaster’ın resmi görüşmeleri, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın resmi temsilcisi İbrahim Kalın ile İstanbul’da gerçekleşti. Bu görüşme sonrasında, Türk Devlet başkanlığı resmi makamından bir bildiri yayınlandı, bildiride “Türkiye ve ABD arasında, uzun vadeli stratejik ortaklık ilişkisinin süreceği önem arzediyor” teyidine yer verildi, NATO Genel Sekreteri, Jens Stoltenberg ,Brüksel’de yaptığı, açıklamada, Ankara’nın “Zeytin Dalı” operasyonu hakkında bilgilendirdiğini ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye’ye yapacağı resmi ziyareti sırasında Suriye’nın konumu hakkında Türkiye ve ABD arasında ki diyalog sonucunda bir anlaşmanın sağlanabileceğini belirtmişti, bu başlangıçta mümkün olabilirdi. Ancak, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu iyimserliği hızla soğuttu. O, Ankara ve Washington arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için üç koşul ortaya koydu.
 
1. ABD, Suriye Kürtlerinin Silahlandırmasını bırakmalıdır;
2. ABD, Suriye kürtlerine ait olan Sialhlı Birlikler, Suriye’nin Menbiç şehrinden çıkmaları sağlanmalıdır; 
3. ABD’de bulunan Fethullah Gülen, derhal Türkiye’ye iade edilmelidir.
 
Amerikalılar, buna çok çabuk yanıt verdiler. ABD Savunma Bakanı James Mattis, Brüksel’de Türk meslekdaşı Nurettin Canikli ile yapacağı görüşme öncesinde “Türkiye IŞİD (Rusya tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor) ile mücadeleye odaklanmalıdır” dedi ve “Kürtler… Afrindeki destekçilerinin saldırıya uğradığını gördüler ve bundan dolayıdır ki onlar, güçlerini oraya gönderiyorlar, IŞİD ile mücadele etmekten kaçınmak zorunda kalıyorlar” açıklamasında bulundu. Artısı, buna ek olarak, Kobani’den, Halep’in kuzey bölgesi olan Şeyh Maksoud alanı El Cezire’den gönüllüler Afrin’e aktarılıyor. Afrin’de yaşayanların (Yaklaşık olarak 1,5 Milyon kişi) yiyecek, yakıt ve temel gıda temini, hükümet birliklerinin denetimi altında bulunan Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerden temin ediliyor. Afrin Bölge Yönetimi’nin daha önce Suriye Devlet Yönetimine “Görevini yerine getirmesi ve Türkiye ile bulunan sınır bölgesini koruması” çağrısı olduğunu biliyoruz. Her şey karıştı. Mattis’e göre, ABD şu sıralar “Fırat vadisinde ki şiddetli savaşlara konsantre olmaya çalışıyor”.
 
Fakat, önemli olan, bize göre o bile değil. Mattis sansasyonel bir açıklama yaparak “Türkiye, topraklarında en etkin isyan hareketine sahip tek NATO üyesi ülke” dedi. Bilindiği üzere, Türkiye topraklarında, güney-doğu vilayetlerinde Ankara, terörist ilan ettiği Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile mücadelesini sürdürüyor. Fakat, ABD için ayrıca, Suriye’de olduğu gibi onlar da aynı “asiler”. Ayrıca, Türk gazetesi Hürriyet’in haberine göre Pentagon, “Suriye ve Türkiye sınırlarının korunması” amacı ile “Demokratik Suriye Güçleri” (VTS) birimlerinin eğitimi ve yetiştirilmesi amacı ile 300 Milyon Dolar istedi.      
 
Washington tarafından alınan böyle bir kararın Ankara’da keskin bir tahrik oluşturduğu açıktır. Bu bağlamda, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, retorik bir biçimde ABD’e IŞİD ile oynadığı tiyatroyu bitir, "maskeni çıkar” çağrısında bulundu, hatta onları “Osmanlı Tokadı” ile tehdit etti. Ancak, maskeler çoktan kaldırıldı, kimse de Osmanlı Tokatından korkmuyor. Bu sadece yeni olaylar dönüşümünün ortada olduğudur. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, tam anlamı ile şunları söyledi: “Moskova, ABD’nin Suriye’de uzun süre kalmasından endişe ediyor”. Ve ABD’nin Suriye’deki eylemleri çok net olarak anlaşılıyor ki “Fırat’ın doğu kıyısında ve Irak sınırına kadar olan Suriye topraklarının büyük bir bölümünde yarı - devlet kurma çizgisinin bir parçasıdır”. 
 
Smolensky Caddesi (Dışişleri, Bakanlığı – abhazyam.com) nedense, şüphelenmek için geç kaldı diye - birçok Rus uzman, uzun zamandır, borozan çaldı ve çalıyorlar. Altını çizelim, büyük bir olasılıkla Suriye’deki Kürt devletinin ortaya çıkışı, sadece orada değil, başlangıç olarak nerede ve fakat sadece Türkiye’de de ortaya çıkmadı.
 
Lavrov “Şimdi, her şey açık, IŞİD tarafından ortaya atılan Halifelik projesi, Suriye ordusunun Rus Silahlı Kuvvetlerinin desteği sayesinde ortadan kalkmıştır. – Ancak,bizler ABD Koalisyon Güçlerinin bu başarıya olan katkısını inkar etmiyoruz. Bununla birlikte, Suriye topraklarında yaratılan bu hilafet kavramı ve ilkeieri yenildi, elbette ki bizler, bunu sonuna kadar başaramadık ve dağılan güçleri daha temizleyemedik, Suriye topraklarına yayıldılar ve komşu ülke topraklarına “sızma” girişiminde bulundular. Bunlar, çalışmaların önemli bir parçasıdır”. Dedi.
 
Böylece, aşağıdaki tüm işaretler, Suriye’de istikrarlı biçimde, bir karakter kazandırma eğilimini ortaya çıkarıyor. Bunu ortaya çıkaracak olan bazı parametreler:
 
1. ABD, Suriye’deki IŞİD’in faaliyetlerini yeniden canlandırarak ve bunu bahane ederek, bu ülkedeki askeri varlığını güçlendirmeyi planlamaktadır;
2. ABD, Suriye’de Irak sınırına yakın, daha dorusu Irak Kürdistanı’na kadar olan bölgede Kürt devleti kurma projesinden vazgeçmiyor. ABD, “Kürt Köprüsünü”, Irak, Suriye, Türkiye ve İran arasında oluşturması olası;
3. Gelecek dönemde, Türkiye’nin parçalanması perspektifi, PKK savaşçılarının, “terörist” olarak değil “İsyancı” olarak nitelendirilerek gündemde bulunuyor, ancak böyle bir eylem Türkiye’yi “kaybetmemek” için şimdilik ertelenecek;
4. ABD, İran, Rusya ve Türkiye’nin bu ülkedeki askeri varlıklarına karşılık olan eylemleri tek seçenek olarak görüyor, Suriye’de bu konumu ve koşulları yaratacaktır. Bu ülkelerden herhangi birisinin, bu ülkeden çekilmesi yenilgi anlamına gelecektir;
5. İki eksen kurulacaktır: ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ve Rusya, Türkiye ve İran. Bu durumda, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunması bahanesi ile bu ülkedeki Kürt sorununun ciddiyeti ortadan kaldırılacak, Türkiye bu ittifaktan çekilecek ve İsrail tarafından desteklenecek olan Şii, İran’a karşı savaşa teşvik edilecek; 
6. Olaylar geliştikçe, ABD, Avrupalı müttefiklerinin ve özellikle de Fransa’nın katılımı ile, geniş oğrafya içerisindeki durumu ve doğudaki Hristiyanların sorununun çözümü için müzakere gündeme getirilecek;
7. Gelecekteki, Suriye Devletinin şekillendirme süreci, Arap faktörünün “oyuna” sokulması ile ciddi biçimde bozulacaktır.
 
Rusya, Suriye’deki durum hakkında, Moskova – Tahran – Ankara hattı boyunca, sadece Suriye’de değil, tüm bölgede kalıcı ve adil bir barışın elde edilmesini yavaşlatacak ciddi farklılıkların olabileceği konusunda hazırlıklı olmalıdır. Ancak, herşeyden önce  - beklenmedik olayların önlenmesi ve önüne geçilmesi konusunda hala “zayıf alanların” bulunduğu Güney Kafkasya’nın sınırı bölgesinde ki konumunu güçlendirmelidir. Kısacası. Rusya genel anlamda “Ortadoğu’da ve özellikle de Güney Kafkasya’da, dış politika konusunda büyük çaplı bir yeniden yapılanmaya” olanak duymalıdır. Türkiye’ye gelince, o bir taraftan NATO üyesi, batı koalisyonu içerisinde güçlenmiş durumda, diğer taraftan ise, AB ve ABD’de Türkiye Devlet Başkanı Erdoğan’a karşı bir güvensizlik hüküm sürmektedir. Kuzey Suriye’de Kürtlere karşı yeni bir askeri saldırıyı başlatarak siyasi geleceğini tehlikeye attı. Eğer, Afrin’deki savaş sürecinde uzama olur ve insan kayıpları çoğalmaya başlarsa, bizzat Türkler, Erdoğan’a karşı tepki göstermeye başlar.                                                                 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/2380169.html
 
www.abhazyam.com 

ETİKETLER :
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.