Bediz Tantekin
06/11/2011. Abhazya’ya her yola çıkışımdan önce hissettiğim heyecan belki bu defa biraz azalır diye düşünerek hazırlanmaya başlıyorum. Son yirmi yıldır amacımız Abhazya, yollarımız Abhazya’ya doğru…
28 Eylül günü Abhazya’ya ,Ayayra törenlerine katılmak ve yeni seçilen devlet başkanımızı kutlamak üzere yola çıkarken tarifi mümkün olmayan bir heyecanla hazırlandım.Uzun bir gurbetten sonra eve dönüş heyecanı desem denk değil, bana benzeyene kavuşmanın heyecanı desem yine eksik Bu heyecan her geçen gün, her gidişte artarak sürüyor ve galiba hiç geçmeyecek.
Yıllarca Soçi’ye her ulaştığımızda bu heyecanımız öfkeyle düğümlendi. Bin bir zorlukla aldığımız, son güne kadar verilmeyen vizeler, gerek uçaklardaki gerek gemilerdeki saat belirsizlikleri bir yana Soçi’de hangardan farksız alan ve limanda bazen saatlerce bazen günlerce bekletilmemiz bizleri engelleyemediyse de öfkelendirdi. Bu kez de, Soçi’de havaalanı ve gümrükte yapılan iyileştirmelere rağmen aşılamadığı ve aşılamayacağı görülen sorunlar, en doğal hakkımız olan ülkemize doğrudan ulaşımımızın engellenmesine duyduğumuz öfkeyi canlandırdı.
REPUBLİC OF ABBKHAZİA yazısı göründüğü an, her zamanki çağrışımları yaptı. Ne zaman sınırda bu yazıyı görsem asırlar öncesine gider bu cennet vatandan koparılarak dünyaya savrulan dedelerimi düşünürüm; asırlardır bu cennet vatan için verilen mücadeleyi,daha dün uğradığı saldırıda vatanlarını korumak için yok olan bir nesli düşünürüm.
Bunları hepimiz, her zaman düşünüyoruz ama sınırdaki o yazı, uğruna ödenen tüm bedelleri ayrıntılandıran bir çağrışıma neden oluyor sanırım.
REPUBLİC OF ABKHAZİA yazısının altından geçtiğim anda bütün bu duygulara inanılmaz bir sevinç, mutluluk ve huzur ekleniyor.
Sanki hücreleri yenileniyor. Uykusuzluk, açlık, yorgunluk hissetmiyorum. Her kilometrede bir gelişme, her an bir güzellik görüyorum. Bunlar; hafif, hoş bir baş dönmesiyle birlikte kan dolaşımımı hızlandırıyor.
Karmaşık duygularla Abhazya sınırından geçtikten sonra, arkadaşlarımı beklerken sızlanmalar duyuyorum. Ben, eylül ayı için normal olmayan soğukta, incecik giysilerime rağmen donmadım. Bütün bir gün ve gece zor şartlarda yolda olmama, hiç uyumamama rağmen zerre kadar yorulmadım. Bu nedenle de turistik bir gezi için Abhazya’ya ilk defa gelenlerin yağmur, yorgunluk gibi basit şikayetlerine olan şaşkınlığımı, farkında olmadan sanırım mimiklerimle yansıttım.
Ambargo yıllarında insanlarımıza Abhazya’yı gösterebilmek, aidiyet duygularını artırabilmek için boğuştuğumuz vize sorunları ve seyahat organizasyonu yorgunluğunu yaşamadan ulaştım ve Abhazya’da yakın dostlarım, akrabalarımla karşılaştım. Diasporadan çok sayıda Abhaz’ın Abhazya’daki varlığı, Türkçe konuşmalarından anlaşılsa da çok sevindiriciydi beklenen, istenen ölçüde olmasa da.
30 Eylül Ayayra Kutlamalarında iliklerime kadar ıslanınca, Flarmoni’deki gösterileri çok arzu etmeme rağmen izleyemeyeceğimi düşündüm ama bu düşünce, Abhazya’nın o büyülü enerjisi ve ıslak giysilerle birlikte beni terk etti.
Flarmon,’de sahne alan Mahinur Papapha’nın Warada müzik gurubu tek şarkıyla da olsa bize hoş bir sürpriz yaşattı, grubun kültür elçisi bayanlarını yürekten kutluyorum .
Abhazya’da bu hoş sürprizlerle her adımda karşılaşıyorsunuz, Abhazya’nın önemli sanatçılarından olan Amiran Gamgiya’nın kaldığımız otelin bir duvarını kaplayan çok önemli tablosu da karşılaştığımız sürprizlerden biriydi.
Abhazya devlet amblemi, bayrağı ve daha pek çok eserde imzası olan bu önemli Abhaz sanatçının çeşitli kitaplardan tanıdığımız bu eseri kız kardeşinin çabası ile İnter Sohum Otelinde duvardaki yerine yeniden kondu. Sembolik de olsa kız kardeşe yardım etmeye çalışmak benim için onurdu. Umarım bir ulusun tüm motiflerini anlatan bu olağanüstü dev tablo fark edilir, en azından öncelikle tüm Abhazlar İnterSohum Otelinde kendilerini yansıtan bu tabloya ve sanatçının diğer eserlerine gereken önemi ve ilgiyi gösterir. Genç yaşta ölen sanatçının Abhaz ulusuna bıraktığı önemli eserlerin korunması için çaba sarf eden ailesine, kız kardeşine Amiran Gamgiya’nın hatırasına hürmeten destek verir.
Savaş sonrası Abhazya’yı ilk ziyaretimde, servis yapan gençlerin Abhaz olup olmadığını sormama çok şaşırmışlardı. Evinde misafiri için tüm olanaklarını seferber eden Abhazlar dışarıda bunu yapmıyordu. Bugün Abhazya’da birçok işin başarısı neredeyse yirmi dört saat çalışan, her alanda karşınıza çıkan kadınlarımıza onların emek gücüne bağlı.Amiran Gamgiya’nın kız kardeşi de onlardan biri.
Gudauta beni her zaman alt üst eder.
Türkiyeli şehitlerin kabristanı, kadınlar ve çocukları taşırken düşürülen helikopter anıtı, şehit anneleri, Gudautalıların gözlerindeki samimiyet ve yerleşik keder, müze, yaralı ruhuyla sessiz sedasız anlamlı işler yapan Müze Müdürü Gogus. Bu kez bunlara Gudauta’nın çeşitli okullarından gelen öğrenciler de eklendi.
Hepsinin mi gözleri güzel, hepsinin mi gülüşü güzel yoksa kuzguna yavrusu kartal mı?
Bu çocuklar,Gudautadaki okullarda Diasporalı şehitler Abağba Bahadır,Sıba Efkan,Kozba Vedat,Yeğoş Hanefi,Argun Zafer’in adı verilen sınıfların,onlarla özdeşleşen öğrencileri.30 Eylül için müzede hazırlanan şehitleri anma programına saygıyla katılan, tüm üst düzey yöneticiler,vali,belediye başkanı,tüm okul müdürleri, Sıcgunça ağıdıyla içimizi paralayan solist hepsi bizi etkiliyor ama şehit anneleri ve bu çocukların her birinin şehitler adına konuşmasının,okudukları şiirlerin yaşattığı duygu seli anlatılamaz.
Bir nesil, bu yeni nesil uğruna yok oldu. Eminim ki uğruna can verdiklerinin her biri Bahadır, Efkan, Vedat, Hanefi, Zafer olacak.
Manolya kokulu, aydınlık, beyaz ülkemiz Abhazya’nın üzerinde olan şehitlerimizin ruhları bu çocukları mutlulukla izleyecek.
Güzel günler gör Abhazya,ömrün savaşsız olsun.